Fıtratın teolojik çıkmazı: Vaat ve tehdit gölgesinde irade istilası
Şahin Filiz yazdı…
Din savunucularının ve kelâm geleneğinin asırlardır en sarsılmaz mevzi olarak tahkim ettikleri “fıtrat” iddiası, bugün modern düşüncenin ve rasyonel eleştirinin ışığı altında devasa bir yapısal çelişkiler manzumesi olarak karşımızda durmaktadır. Bu teze göre din; insana dışarıdan eklemlenen kültürel bir aksesuar veya sonradan öğrenilen bir davranış kalıbı değil, onun ruhsal anatomisinin asli bir parçası, adeta “fabrika ayarı” ve vazgeçilmez bir ontolojik donanımıdır. Tarihsel süreçte hiçbir toplumun büsbütün inançsız kalmamış olması, bu metafiziksel yerçekiminin en somut kanıtı olarak kürsülerden bir hakikat postülatı gibi haykırılır. Ancak bu görkemli vitrinin ardına geçip, kutsal metinlerin ve teolojik kurgunun derinliklerine daldığımızda, temelde sarsıcı bir mantıksal çatlakla ve hatta çelişkiyle karşılaşırız: Şayet inanç, nefes almak kadar doğal bir ihtiyaç ve yerçekimine boyun eğmek kadar kaçınılmaz bir “fıtrî” zorunluluksa; neden bu “doğal” eğilimi ayakta tutmak için insanlık tarihinin en azametli, en şiddetli ve en saldırgan ödül-ceza mekanizması olan “va’d ve va’îd” (vaat ve tehdit) düzeneği kurulmuştur? Doğallık, tanımı gereği haricî bir teşvike ihtiyaç duymaz; tehdide ise bütünüyle yabancıdır. Bir insanı acıktığında yemek yemesi için cehennemin kor ateşleriyle korkutmaz, doyduğunda ise onu bal akan nehirlerle ödüllendirmezsiniz; çünkü açlık fıtrîdir ve onun tatmini kendi içsel ödülünü zaten doğasında barındırır. Dinlerin kutsal metinlerinde karşımıza çıkan, yer yer pornografik bir şiddete bürünen azap tasvirleri ve rasyonel sınırları zorlayan epik cennet rüşvetleri, aslında teolojinin zımnî bir itirafıdır: İnsan, iddia edildiği kadar “doğal bir dindar” değildir. Bu durum, bir işletim sisteminin kusursuz ve evrensel olduğunu iddia edip, onu yüklemeyi reddeden kullanıcıları bilgisayarı yakmakla tehdit eden bir yazılımcının trajikomik çelişkisine benzemektedir.
Teolojik ve kutsal metin odaklı bir analizde, “va’d ve va’îd” ikilisinin sadece basit birer ödül ve ceza değil, birer “ontolojik şantaj” enstrümanı olduğunu görürüz. Kutsal metinlerdeki dilin şiddeti ve vaatlerin görkemi, aslında insan iradesini felç etmeye yönelik epistemolojik bir taarruzdur. Şayet fıtrat iddiası gerçek olsaydı, tanrısal hitabın insanın........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Tarik Cyril Amar