Soykırımdan barış çıkarabilme yüzsüzlüğü ve küresel çürüme
Cem Gürdeniz yazdı…
ABD Başkanı Trump 2 yıldır Gazze’de devam eden soykırımı sonlandırmayı amaçlayan ve kendi adı ile anılan Trump Barış Planını (Peace 2025) Mısır/Şarm el Şeyh’de 13 Ekim 2025 tarihinde büyük bir tiyatro gösterisi ile açıkladı. Yaşanan adeta bir kralın başta Arap ve Avrupalı vassallarını toplayıp onları sadece küçük görerek değil, adeta tehdit ederek hizaya sokmasıydı. Tiyatronun oyuncuları çöken ama bir türlü 300 yıllık hegemonyanın çöktüğüne inanmayan ve kendi aldatıcı algılar dünyasında yaşayan kolektif batı yani ABD, Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere yanında ABD’nin kontrolündeki mafya devlet İsrail’in sınırsız, orantısız, hukuksuz ve vicdansız güç kullanma tehdidinden çeşitli nedenlerle kaçınmak isteyen fakir ve zengin Arap devletleri vardı. Türkiye, Hindistan, Azerbaycan, Endonezya ve Pakistan gibi devletler de çöken ve çürüyen hegemonun yanında bulunarak en azından kendi halklarına barışın yanında olmanın görünüşteki ahlaki sorumluluğunu yerine getirirken ‘’aman bize bulaşmayın’’ mealinde büyük tiyatroda figüran olarak görev almış oldular. Trump’ın Şarm el-Şeyh’te bir kral edasıyla etrafına topladığı vassallarına dayatma biçiminde hitap ettiği sahne, adeta Dante’nin İlahi Komedyasında tarif edilen cehennem–araf–cennet üçlemesinin ters yüz edilmiş bir parodisi içindeydi. Trump’ın tavrı Dante’nin cehennem katındaki gururluların kibirli ışıltısını hatırlatıyor; dünyevi askeri ve finansal güç adeta dünyayı kurtaran adamın sözde ilahi meşruiyetiyle maskeleniyordu. Seyirciler, Türkiye dahil, araftaki ruhlar misali, eylemsiz bir huşu içinde bu sahte barış ve kurtuluş sahnesine tanıklık ederken, aslında İsrail ve Amerikan jeopolitiğine hizmette sınır tanımayan sahte bir cennetin kurulmasına aracılık ediyorlardı. En çok güldüğüm sahne Pakistan Başbakanı Shehbaz Sharif’in Trump’ı “barış insanı” olarak nitelendirmesi ve ezik bir şekilde program dışı konuşma yapmasıydı. Neticede Trump’ın sahnesinde barış, politik tiyatronun ve medya büyüsünün bir ürünü olarak sunuldu.
Trump, Şarm El Şeyh’teki tutumu ile ABD’nin askeri güç imajı ve dolar hegemonyasını ya da tek kutuplu dünya iddiasını yeniden tesis etme arayışı içinde diplomatik çözümler yerine zorlayıcı, hatta askeri seçenekleri öne çıkardı. Bu kapsamda gerçekte İsrail’in Gazze’deki hedeflerinin sadece Hamas’ı ezmekle sınırlı kalmayıp daha geniş bir toprak ve nüfus mühendisliği projesine doğru evrildiği gerçeğini saklamıyordu. Şarm El Şeyh sonrası Trump’ın bölgede savaşan taraf olmadığı halde askeri güç kullanımı konusundaki duruşu da ortada. Örneğin Trump, Beyaz Saray’da Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei ile yaptığı görüşmede “Silahsızlanmazlarsa biz onları silahsızlandıracağız. Ve bu hızlı ve belki de şiddetli bir şekilde gerçekleşecek” demişti. Ya da başka bir açıklamasında Hamas’ın Gazze barış anlaşmasını kabul etmemesi halinde “Hamas’a karşı daha önce kimsenin görmediği bir kıyamet kopacağı” uyarısında bulunmuştu. Trump’ın sözlerinin büyük bir çoğunluğunun içi boş olsa da bu yaklaşım, barış gündemini yok ederek sürdürülemez demografik ve insani krizlere yol açabilecek potansiyele sahip. İsrail’in hedefleriyle ABD’nin hegemonik arzuları birleştiğinde, bölgesel barış çabaları dış politika baskılarına ve güç kullanımına kurban gidiyor. Şarm El Şeyh Bildirisi ABD-İsrail ekseninin İran’ı zayıflatma amacının bölgesel yeniden düzenlemeye hizmet ettiğini, bunun ise Sünni-Şii kutuplaşmasını derinleştirip yeni cepheler açabileceğinin de açık emarelerini veriyor.
Mısır’ın Şarm El Şeyh kentindeki gösteriyi anlamak için Trump’ın toplantıdan 4 saat önce İsrail Parlamentosu Knesset’te yaptığı konuşmayı dinlemek ve yanında getirdikleri kişilerle yaptığı gösteriyi de anlamak gerekir. Trump, sayısız kez ayakta alkışlanarak ve sözü kesilerek yaptığı konuşmasında Netanyahu’dan söz ederken “one of the greatest wartime leaders” (“en büyük savaş zamanı liderlerinden biri”) ifadesini kullanıyor, onu bir savaş lideri olarak yüceltiyor. O zaman soralım. Sivilleri başta kadın ve çocukları öldürmek ve aynı zamanda Uluslararası Ceza Mahkemesinden Soykırım Suçu İşlemek ile damgalanmak nasıl bir şey? Devamında ‘’İsrail, bizim yardımımızla, silah kuvvetiyle kazanabileceği her şeyi kazandı.’’ Diyor. O halde bu ifadeden dünyanın kabul ettiği soykırım suçuna adeta biz de ortağız anlamı çıkmaz mı? Trump’ın İsrail ile “her savaşı kazanırız” söylemi, sadece Amerikan gücüne dair bir abartıyı değil aynı zamanda savunma bakanlığının adını savaş bakanlığı olarak değiştiren akıl yapısını da temsil ediyor. (Bu arada İsrail’in ordusunun adı da IDF yani İsrail Savunma Kuvvetleri. Nasıl bir savunma ise. Dünyanın aklıyla alay eden bir durum!) Trump’ın Yahudi damadı Jaret Kushner de konuşmasında ‘’İsrail’in düşmanın barbarlığını kopyalamadığını, aksine savaşı yönetirken istisnai davranmayı seçtiğini’’ söyleyebiliyor. Kokuşmanın ve çürümenin sınırı yok. Trump’ın konuşmasında defaten ‘’dünyanın en büyük askeri gücü biziz ve İsrail bizim desteğimizle sürekli kazanan bir güç’’ mealindeki söylemleri bölge ülkelerini hegemonya iradesi dışına çıkmama konusunda kaba bir tehdit olarak değerlendirilmelidir. Bu, diplomasi veya müzakere değil ‘’biz İsrail ile sınırsız güç kullanırız ve çekinmeyiz’’ mesajıdır. Ancak bu mesajın zayıf devletlere geçerli olduğunu da ekleyelim. ABD, bugüne kadar daima kendinden çok zayıf kuvvetlere karşı sadece hava ve füze gücü ile etki yaratabilmiş bir güç. O nedenle de sonuç alamıyor. Afganistan ve Irak en güzel örnekler.
Trump, Knesset’e yanında 22. Genelkurmay Başkanı Hava Orgeneral John Daniel Caine’i de getirdi. Caine, 1. Trump döneminde Irak ve Suriye’de İŞİD’e karşı yürütülen hava operasyonlarının başında yer almış, CENTCOM Hava Komutan Yardımcılığı yapmış bir general. Ancak ABD’de Trump’ın sadık bir destekçisi olarak siyasete karışmış ve mevcut görevi hak edecek özellik ve liyakate sahip olmadığı açık kaynaklarda sıkça yer alan bir asker. Trump konuşmasında onu aşırı övdü. Onun için ‘’İŞİD’i yenen adam’’ dedi. Yalnız aynı Trump daha önceleri İŞİD’i kuranın Obama olduğunu da söyleyen birisi. Ayrıca İŞİD’in hiçbir zaman İsrail’e saldırmadığını hatırlatalım. Yine aklımızla alay ediliyor. Trump’ın Genelkurmay Başkanını yanında getirmesi ABD’nin yeniden savaş alanında İsrail’in yanında duracağı mesajını taşıyor. Trump’ın “biz........© Veryansın TV





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein