Karadeniz ve Senegal’de yaşanan gemi saldırılarının Türkiye’ye etkileri |
Cem Gürdeniz yazdı…
Rusya–Ukrayna savaşının üçüncü yılına girilirken, çatışmanın muharip olmayan ülkelere ve küresel deniz ticaret hatlarına sıçrama riski kritik bir aşamaya ulaşmıştır. İlk olarak 27 Kasım 2025 tarihinde Mersin isimli Türk sahipli Panama bandıralı tanker, Senegal/Dakar limanında demirde beklerken gece saatlerinde dört ayrı dış patlamanın etkisiyle ağır hasara uğramış, neredeyse tamamen kullanılamaz hâle gelmiştir. Ardından, 28 Kasım 2025’te Orta Karadeniz’de Gambiya bayraklı KAIROS ve VIRAT isimli iki tanker, yaklaşık bir saat arayla Türk kıta sahanlığı/MEB sınırları içinde SİDA (Silahlı İnsansız Deniz Aracı) kaynaklı intihar saldırılarının hedefi oldu. Bu gelişmeleri takiben, Rusya’dan Gürcistan’a ayçiçek yağı taşıyan Rus tescilli MIDVOLGA-2 tankeri de Sinop’un yaklaşık 80 mil açığında 2 Aralık 2025 Salı sabahı SİHA (Silahlı İnsansız Hava Aracı) saldırısına maruz kaldı.
Beş günde Karadeniz’de üç ayrı ticari gemiye yönelik saldırının yaşanması, 1936’dan beri Montrö rejiminin yürütücüsü olan ve bölgenin en uzun kıyı şeridine sahip Türkiye açısından güvenlik dengelerinin ne kadar hassaslaştığını göstermektedir. Bu art arda saldırılar, Ukrayna’nın Karadeniz’i kendi iç savaşının kaotik ortamına benzetme arzusunu ve çatışmayı Paris, Berlin, Londra ve Brüksel’in çıkar perspektifine uygun biçimde uzatma çabasını yansıtmaktadır. Bu eylemlerin dolaylı hedeflerinden biri de Türkiye’yi çatışmanın içine çekmektir. Benzer biçimde Dakar limanında Mersin isimli Türk işletmesine ait tankerin profesyonel bir sabotajla vurulması, olayların münferit olmaktan çıktığını; Türkiye üzerinde baskı yaratmayı amaçlayan daha kapsamlı bir operasyonel stratejinin yürürlükte olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin Montrö çerçevesinde uyguladığı aktif tarafsızlık politikası ile BM kararları dışındaki yaptırımlara uymak zorunda olmaması, Kiev yönetimini ve onu yönlendiren Batılı başkentleri belirgin şekilde rahatsız etmektedir. Karadeniz’de ticaret gemilerine yönelik saldırıların artması hem Türkiye’nin deniz ticaret hatlarını hem de enerji arz güvenliğini doğrudan etkilemeye başlamıştır.
2014 Maidan olaylarından sonra Kiev yönetimi kendisini Londra, Washington, Paris, Berlin ve Brüksel’in stratejik aklına teslim etmiş; Rusya karşısında Batı’nın jeopolitik amaçlarına uygun şekilde çatışmanın ana unsurlarından biri hâline gelmiştir. Başlangıçta NATO, ABD ve AB desteğine güvenen Kiev, Rusya’nın çökertilmesi, Putin yönetiminin devrilmesi ve “Batı’nın kesin zaferi” beklentisiyle hareket etti. Bu kapsamda, 2022 Mart–Nisan İstanbul görüşmelerinde masada oturan Zelensky, İngiltere Başbakanı Boris Johnson’ın yönlendirmesiyle müzakereleri askıya almış ve savaş devam etmiştir. Ancak sahadaki gerçeklik bu beklentileri boşa çıkardı. Rusya uzun süreli bir aşındırma stratejisini benimseyerek üstünlüğü ele geçirdi. Bugün gelinen noktada ABD desteğini geri çekerken, İngiltere ve AB ülkelerinin ayakta kalmasını sağlayan tek çimento Rusya karşıtlığı ile çatışmanın sürdürülmesidir. Karadeniz’deki saldırıların zamanlaması ve hedef........