Notumuz arttı, ekonomi tıkırında!

Ahmet Müfit yazdı…

ABD’li derecelendirme şirketi Standard&Poor’s, Türkiye’nin, küresel para satıcılarından borçlanabilme koşullarını belirleyen kredi notunu artırınca, piyasacı cephesinde yer yerinden oynadı, adeta bayram havası oluştu. Mehmet Şimşek, peş peşe yaptığı açıklamalar ve attığı twitlerle, bu “başarının” uygulanan programın sonucu olduğundan bahsederken, akademisyen, gazeteci görünümlü yancıları ekranlarda bu büyük başarının nedenleri üzerine, 90 dakikalık maç üzerine 3-5 saat konuşan spor yorumcularına benzer şekilde saatlerce konuştular. Artık yeni not artırımları, dolayısıyla yeni borçlar -onlar sermaye girişi dediler- alabilmek için uygun koşulların oluşmaya başladığını ifade ederek, bir türlü ikna edemedikleri “yereli” ikna etmeye çalıştılar. Hazine tahvilleri yoluyla yapılan kamu borçlanmalarına ve kısmen de olsa borsaya olan “yabancı” ilgisindeki çok cüzi artışı, büyük bir başarı hikayesi, nurlu ufukların göstergesi, not artırımının sonucu olarak sunmaya özellikle özen gösterdiler.

Tüm bu “başarı hikayesinin” esas göstergesi/sonucu olarak, TL’nin değer kaybının sonuna gelindiğini, mevduat ve tahvil faizlerindeki düzeyin, TL yatırımları karlı hale getirdiği, dolayısıyla vatandaşların ellerindeki dövizi TL’ye çevirip değerlendirmesinin en akıllı yol olduğunu ifade ettiler. Aksi bir tutumun yani dövizde ya da altında kalmanın -hele ki bu varlıklara bankalarca uygulanan faizler neredeyse eksi düzeyindeyken- çok cahilce olacağını da, laf arasında ilave etmekten geri durmadılar. Böyle diyerek, dışarıdan para gelmesinin, daha uzun bir süre -ABD faizleri indirene kadar- oldukça kısıtlı kalacağını, dolayısıyla kısa vadede yapılmak istenilen şeyin, vatandaşın -piyasacı jargonuyla yerelin- elindeki dövize, altına el atmak, onları TL mevduata, tahvillere -kamu, özel-, borsaya yöneltmek, daha da doğrusu zorlamak olduğunu da itiraf etmiş oldular. Böyle yaparak, vatandaşın kendini enflasyona, işsizliğe kötü günlere karşı koruyabilmek için kenara koyduğu dövize ucuz maliyetle ulaşmak istiyorlar.

Bunu sağlayabilmek yani “yereli ikna edebilmek” için, iki boyutlu bir “ikna” süreci izliyorlar.

İkna sürecinin birinci........

© Veryansın TV