Mabede Hapsedilmiş Bir İslam

‘Üç aylar’ın ilk akşamı vaizin şehrin merkezinden, selatin camiinden yaptığı vaaz bizim semtimizdeki mescidden de yayınlandığı için bir müddet kulak misafiri oldum. O gün 1445 (2024) yılı Receb ayının ilk Cuma gecesi olması hasebiyle ‘reğaib kandili’ ve üç ayların başlangıcı oluyordu. Vaiz ‘mübarek üç aylar’ın bu ilk akşamında hızlı ve coşkulu konuşuyordu. Vaazına birkaç dakika kulak verdim ve üzüldüm, hüzün bastı her yanımı. Çünkü -belki şaşırtıcı gelecek ama- vaizin sözleri İslam’la ilgili değildi. Vaiz Müslümanlara vaaz ediyordu, o akşam o kürsüye İslam hakkında vaaz u nasihat etmekten başka bir niyetle çıkmamıştı. Ama vaiz İslam’dan konuşmuyordu. Derseniz ki vaiz İslam’dan değil de, mesela Hristiyanlıktan, Yahudilikten ya da ateizmden mi bahsediyordu? Hayır! Vaiz İslam’dan bahsettiği zehabındaydı, kullandığı sözcüklerin hepsi İslam’a dairdi fakat konuştuğu şey İslam değildi. Meşhur ‘terğib’ ve ‘terhib’ konusu var ya hani, milletin camilerinde vaaz kürsüsüne oturan vaizler bu yüce/aziz dinin halka verecek hiçbir değerini bulamazlar da bari halkı iyiliklere/sevaba rağbet ettireyim (terğib), kötülüklerden/günahtan da korkutup kaçındırayım (terhib) diye düşünürler. Sanırsınız ki terğib ve terhîbi Allah eksik bırakmış da, onlar tamamlamaktadır. Bulundukları ilçenin kaymakamı tarafından çağrılıp, makam odasında dayak yemekten selamette olmanın yolu da budur herhalde! Anadolu’da “elin üç oğlağına beş keçisine karışma!” sözü bu gibi tehlikelerden korunmayı(!) anlatır.

Reğaible terğib aynı kökten türemiş kelimelerdir. Sözün kısası reğaib kandilinde ülkenin yüz bin civarındaki camilerinde üç ayların faziletine dair bir ‘giriş’ yapılarak kandil Müslümanlığı anlatılmıştır. Benim birkaç dakikalığına dinlediğim vaaz da ‘kandil müslümanlığı’na dairdi. Reğaib gecesine uygun olarak halka, suya-sabuna dokunmaksızın en ucuz, en emniyetli, en kestirmeden elde edilecek büyük ödülleri anlatmaya yarayacak yığınlarca hikâye bulunmaktadır. Oysa vaizin de kendini nispet ettiği İslam’ın, “Sizden öncekilerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?…” diye başlayan ve hem cennetin kolay ve ucuz olmadığını hem de cenneti kazanmak için ödenmesi gereken bedelleri bize bildiren çok keskin uyarıları bulunmaktadır.

Kandil Müslümanlığı Ali Şeriati’nin ‘Ali Şiası-Safevi Şiası’ ikileminde ‘Safevi Şiası’na denk düşmektedir. Biz buna Emevî-Abbasî İslam’ı desek de olur. Bu işin ucu Seyyid Kutub’un adlandırdığı ‘Amerikancı İslam’ tabirine kadar uzanır.........

© Venhar Haber