Medyanın ve sosyal medyanın bir kriminal olayın, hele de söz konusu olan çocuklarsa üzerine gitmesi kadar normal bir durum yok. Bu fikri takip, soruşturma ekiplerini, kolluk kuvvetlerini, konuya ilişkin çalışma yürütenleri istim üzerinde tutar ve sağlıklı sonuçlar elde edilmesine katkı sunar.
Son bir aydır yaşadığımız 8 yaşındaki evladımız Narin Güran ile Sıla bebeğin başına gelenleri takip etme konusunda medyada gösterilen hassasiyet son derece önemli.
Ancak…
İşin cılkını çıkarmakta üstüne olmayan birtakım medya organları ile sosyal medya trolleri hakikaten insanların psikolojilerini bozdular. Yayıncılık sorumluluğundan nasiplerini almadıkları için, reyting uğruna yapmadıkları çirkeflik kalmadı. En çok yaşananları politik mecraya çekip buradan bir siyasi rant çıkarma peşinde olmalarıydı. Üstelik onlara bu malzemeyi veren siyasi liderler de ortaya çıkmadı değil.
Adam oturmuş ahkâm kesiyor sorumsuzca ve “Son günlerde yaşadığımız bu olaylar, ülkece nereye gittiğimizi bizlere sorgulatıyor” diyor.
DÜNÜN TÜRKİYESİ, GÜNÜMÜZ TÜRKİYESİ
Sanırsınız Türkiye’de çocuk öldürmek sıradan vakalardan. Sanki her gün çocuk öldürülüyor ve pedofili vakası yaşanıyor. İşin getirildiği nokta da tüm bunların sorumlusu da tabii ki iktidar.
Oysa bu yaşadığımız vakaların on katı dünün Türkiye’sinde yaşanıyordu. Burada açık açık yazmayayım. Çok çok onlardan eskaza biri gazetelere haber oluyor, sonra unutulup gidiyordu. Çünkü günümüzün iletişim araçları yoktu. Sadece o bölgede dilden dile konuşuluyor ve orada kalıyordu.
Bu anlamda yukarıda da ifade ettiğim gibi çocuk kaçırma, öldürme, kadın cinayetleri ve pedofili gibi vakaların medya tarafından takibi son derece önemli ve bir daha tekrarlanmaması bakımından fayda sağlayıcı ama yayıncılık sorumluluğu çerçevesinde yapılırsa.
O yavrucağın; Narin’in cansız bedeni üzerinden yürütülen sömürü de bir çeşit sapkınlık değil de ne? Siyasetçilerin de Narin’in trajedisini kendi çıkarlarına meze yapması, olayın asıl bağlamından koparılıp Türkiye’nin adeta “Karanlıklar ülkesi” kıvamında dünyaya takdim etmeye kadar vardırılmasının üç sebebi olabilir; siyasi rant, etki ajanlığı ya da reyting yavşaklığı.
Öyle bir atmosfer yaratılıyor ki sanki tüm bu vakalar Türkiye’de yaşanıyor, dünya pir ü pak.
İnsan utanır diyeceğim ama utanma yok biliyorsunuz onlarda. Günümüz iletişim çağında ufak bir Google taramasının bile bize sunduğu bilgiler, korkunç olaylar, istatistiki veriler akıl almaz boyutta.
Bir de televizyon programlarında birtakım isimler tutturmuşlar Türkiye’de “Kaybolan çocuk sayısı 2016’dan beri yok, en son yılda 10 bindi, şimdi kimbilir ne kadardır” diye… Burada hâlâ sessiz kalan TÜİK başkanı Erhan Çetinkaya ile İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın suskunluğu da akıl almaz boyutta. Haklı olarak herkes bu olgudan yola çıkarak bu soru yöneltilebilir ama dediğim gibi sanki ülkemiz son derece güvensizmiş algısı yaratmak da seviyesizlik.
ABD’DE YILDA KAYBOLAN VE YABANCILARIN KAÇIRDIĞI ÇOCUK SAYISI
Bakın birkaç bilgi.
ABD’de her yıl kaç çocuk kayboluyor biliyor musunuz?
Yaklaşık 460 bin.
ABD'deki kayıp vakalarını tespit eden ve Federal Bureau of Investigation (FBI) tarafından tutulan National Crime Information Center (NCIC-Ulusal Suç Bilgi Merkezi) verilerine göre ise ülkede her yıl kaybolan çocuk sayısı yaklaşık 460 bini buluyor.
Kesin olan şu; yabancılar tarafından kaçırılan çocukların sayısı 58 bin. Çok vahim, tek kelimeyle korkunç. Kalanları, boşanmış aile, evden kaçan çocuklar, akrabalar tarafından kaçırılan çocuklar, bir iki günlüğüne gidip gelenler, serserilik yapanlar vb.
Birkaç yıl önce ABD Cleveland mahreçli bir haber:
ABD'de kayıp çocuk alarmı: '33 yıldır böyle bir şey görülmedi'
“ABD’nin Cleveland kentinde geçen ay sadece iki haftada yaklaşık 30 çocuğun ortadan kaybolması yetkilileri alarm durumuna geçirdi. Independent’ın haberine göre 2022'de Ohio'da da 15 binden fazla çocuğun kayıp olduğu bildirilmiş ve bunlardan 4'ü ölü bulunmuştu. Yetkililer çocukların yüzde........© tv100