Hayat ne tuhaf, insanoğlu ne acımasız… Ekranlarda, gazetelerde hep aynı tenakuz. Bir yanda bombalarla enkaz yığınına çevrilmiş koca koca binalar… Yakın zamana kadar o binalarda yaşayan, şimdi cesetleri paramparça olmuş insanlar… Bu karenin hemen yanında, altında ya da üstünde bir başka konu; yok güzellik kraliçesi şunu yapmış, yok falanca ünlü sosyal medyada bunu paylaşmış, bilmem ne! İkincisi neyse, birincisi de o kadar sıradan bir hadise sanki! Nasıl bir zamana düştük biz? Bu muydu ‘modern çağ medeniyeti’ dedikleri? *** Güçlünün zayıfa istediğini yapabildiği bir döneme ‘medeniyet’ denir mi? Etrafımızda yıllardır bitmeyen savaşlara, sivil katliamına mı yanalım, kendi toplumumuzun düştüğü acınası duruma mı? Adap, edep, ahlak sıfırlanıp, insanların tek kutsalı ‘para ve güç’ olunca bakın neler oluyormuş, şimdi anladık değil mi! Bu hırs; karakter problemi olan doktora devleti soydurtuyor, hemşireye bebekleri öldürtüyor, avukata savcı tehdit ettiriyormuş. Küçücük bir çocuğun ölümünde, onu doğuran ve canı pahasına koruma iç güdüsüne sahip olması gereken anne fail yahut zanlı olabilir mi? Sıla bebekte, minik Narin’de gördük, olabiliyormuş. *** Gencecik kızları ve kadınları sırf kendisinden zayıf gördüğü için öldüren insan artığı yaratıkların sayısı günden güne gözümüzü daha da korkutmakta. İnsan burada kime güvenir?
Polise, yargıya…
Gördük ki, savcı, sevgilisinin eski sevgililerini kıskançlık için tutuklatıp yetkisini kötüye kullanıyor, sınırımızı koruması gereken rütbeli asker sınır kaçakçılığı yaparken yakalanıyor, polis çetelerle iş birliği........© Türkiye