Suyun bize anlattığı |
Bir şehirde yürürken, bazen kaldırımların altından geçen bir boru sesi gelir kulağıma. Kimse fark etmez onu. Kimse durup “şu ses de nereden geldi?” diye düşünmez. Ama ben bilirim: Şehir, suyu saklayamaz. Su, kendini hep bir yerden gösterir.
Biz insanlar tuhafız…
Şehri betonla boğarız, dereleri toprağın altına iteriz, nehirlerin kıyısına yüksek duvarlar çekeriz… Ama sonra da “bu şehir niye ruhsuz oldu?” diye kendi kendimize sorarız.
Belki de mesele tam olarak budur: Şehir, suyunu kaybedince ruhunu kaybediyor. Medeniyet dediğin şey biraz da suyun yön verdiği bir hikâye… Düşünün, dünyanın bütün eski şehirleri nehir kenarında kurulmuş. İnsanlık suyun kenarında yürümüş, suyu takip etmiş, suyu beklemiş. Su nerede durursa, insan orada yerleşmiş. Su nerede akarsa, yol oradan geçmiş. Suya yakın olan mahalleler zenginleşmiş, uzak olanlar biraz hüzünlü kalmış.
İnsan suyun yanında kendini güvende hissediyor çünkü. Anne kucağı gibi… Durgunluğu ayrı huzur verir, akışı ayrı umut.
Bugün hepimizin akıllı telefonları, tabletleri, güçlü arabaları olabilir ama suyun kenarında oturunca birden çocukluğumuza döneriz. Sanki su hepimizi, yaşımıza bakmadan aynı seviyeye indirir. O yüzden bir........