Özümüzü kaybetmeden yaşamak |
Son yıllarda ülkemizin birçok şehrinde artık alışık olmadığımız manzaralarla karşılaşıyoruz. Bunların çoğu ilk bakışta “eğlence” ya da “renkli etkinlikler” olarak sunulsa da bu görüntüler, aslında çok daha derin bir kültürel yabancılaşma ve kimlik erozyonunun habercisi...
Biz yüzlerce yıldır bu topraklarda kendi inancı, kendi değerleri, kendi bayramları, kendi sevinçleri olan bir milletiz. Ramazanımız, Kurbanımız, kandillerimiz, düğünlerimiz, taziyelerimiz, mahalle kültürümüz var. Paylaşmanın, infakın, merhametin ve eğlenmenin bile en güzel örneklerini kendi medeniyetimiz yüzyıllardır ortaya koymuştur.
Peki bugün ne oluyor?
Kendi çocuklarımıza, kendi bayramlarımızı anlatamaz hâle gelirken, başka toplumların dinî ve kültürel ritüelleri sıradanlaştırılıyor. Yabancı bir inancın sembolleri cadde cadde süslenirken, bizim değerlerimiz “gerici” ya da “eski” diye ötelenmeye çalışılıyor. Küreselleşme adı altında, aslında tek tip bir kültür dayatması ile karşı karşıyayız. Burada çok basit ama sarsıcı bir soru sormak gerekiyor:
“Siz hiç bu ülkede yaşayıp gittikten sonra kendi memleketinde mevlit okutan, kandil kutlayan, ramazan orucu tutan bir yabancı ülke vatandaşı gördünüz mü? Ya da onlar tarafından Avrupa’nın veya dünyanın herhangi bir şehrinde Malazgirt’in, Mekke’nin Fethi’nin........