El değmeden, el değerek...

Bu sosyal medya yok mu, insanı bazen çileden çıkarır bazen de alır hayallerinizin engin denizlerinde yolculuğa çıkarır. Bilmiyorum nereden almışlar, kimler kaleme almış ama herkes birbirine paylaşa paylaşa benim sosyal sayfama kadar gelmiş birkaç satıra rastladım. Okudukça duygulandım... Çünkü yedi sene önce hayatımdan kayıp giden biricik anneciğim ve onunla sohbet ederken onlardan ilgisiz onları dinlediğim teyzemin konuşmaları geldi hatırıma. Onlar da aynısını söylüyordu: “Ah bizim çocukluğumuzda neydi? Televizyon her evde yoktu. Akşam oldu mu evimizde kendi kendimize kalırdık ne güzel. Hava soğuk olduğu günlerde sobamızın içinde kömür yanar, üstünde demlikte çay suyu kaynardı. Sabah sıcak sobanın üzerindeki tel maşaya dizilmiş ekmek dilimlerinin kızarmasını beklerdik üzerine tereyağı sürerek kahvaltıda çayla kıtır kıtır yemek için... Marketten almıyorduk yumurtayı ama bayat mı taze mi diye de endişelenmiyorduk. Çünkü yumurtalarımız, mahallemizin dışındaki geniş bahçesinde kümesi bulunan komşu teyzeden günlük geliyordu. Tamam şimdi öyle şarküteri reyonlarında sıra sıra dizilen sucuklar salamlar fümeler filan yoktu hayatımızda ama öyle restoran köşelerinde........

© Türkiye