Kim derdi ki bu hâle geleceğiz? Eskiyi arayacağız, eskiye rağbet edeceğiz. Ne yapacağımızı bilmez oluk. Rahatlık uğruna yapmadığımız şey yok. Sıkıntıya gelemediğimiz gibi kimsenin de bize bir şey söylemesine katlanamıyor ve sabredemiyoruz. Çözüm ne peki? Ne olacak bu işler? Nasıl düzelecek? İnsan ucuz, ev pahalı. Ahlak ucuz, takım elbise pahalı. Anne baba ucuz, araba pahalı. Dostluk ve arkadaşlıklar bedava, çıkarlar pahalı maalesef... Böyle olmamalı. Bunlar pahalı olsun ama biz de ucuz olmayalım. Biz de kıymetli olalım. Yerlerde gezmeyelim. Şöyle bir kaseti başa sararsak bunların ana müsebbibinin haram yiyip içmek olduğunu, kul hakkı olduğunu anlarız elbette. Başka açıklaması yok çünkü. Ama kolay değil tabii bunu anlamak. İşler dönüp dolaşıp yine rızık meselesine geliyor. Mutsuz olmamız rahatlıktan değil. Alışkanlıklarımızı bir türlü değiştirememekten kaynaklı olduğunu unutmayalım. Onların esiri olmuşuz. Derdimiz kederimiz ve kafaya takacak bir şey varsa bu da “benim rızkım helalden mi yoksa haramdan mı?” demek olmalı. Rızkımızı gözden geçirmek gerek düşünmek gerek anlamak gerek bilmek gerek yapmak gerek uygulamak ve icraata geçirmek gerek. “Helal lokma ye de ister sabaha kadar ibadet et, istersen uyu”........