“Dede mahrumu” mu?

“Dağarcığı ikiye bölüp gece vakti bizi doyurup yatmışlar. Adam karakola şikâyet etmiş...” Hatırama bugün de devam ediyorum... Dedemin evinde dört tane oda alt katında da dört tane ayrı ayrı ahır vardı. Evindeki eşyaları da dört tane büyük tencere, ona yakın tabak o kadar da kaşık vardı. Bir tane bile çatalı, su bardağı yoktu. Babamın ısrarlarına rağmen evine soba bile kurmamış hâlâ suyunu en yakın mahalle çeşmesinden taşırlardı. Babaannem ben dört yaşındayken vefat etmişti. Hanım isminde yaşına uygun bir Yörük kadını ile evlenmiş, onunla da yirmi yedi sene beraber yaşamışlardı. Babamın tüm ısrarlarına rağmen dedem teknolojiyi kullanmayı reddedip kendi dünyasında olmayı tercih etmişti. Bir gün dedeme sordum: -Dedeciğim, hayatın hep bu şekilde miydi? Yüzüme baktı: -Ya ne........

© Türkiye