Son zamanlarda “keyif” kelimesi acayip keyfimi kaçırmaya başladı. Ne yana baksam, içinden keyif geçen bir cümle görüyorum. Çok keyifli bir projeydi… Bu keyifli sohbet için teşekkürler… Acayip keyifli bir adam… Kahve keyfi, tatil keyfi, keyifli bir kaçamak, keyif, keyif keyif! Daha yeter ama! Gerçekten bıktık! Adam eşiyle sinemaya gidiyor. Daha film başlamadan bir fotoğraf çekip, “Aşkımla film keyfi” yazıyor. İyi de daha filmi seyretmediniz! Nereden biliyorsun keyif alacağını? Belki berbat bir film ve çok sıkılacaksınız. Belki arada kavga edeceksiniz. Daha kahve pişmeden cezvenin fotoğrafını çekip, “Biriciğimle kahve keyfi” yazılmaz. Önce kahve içilir. Kahvenin tadına, muhabbetin gidişatına bakılır. Sonra karar verilir. Bu konuyu modern hayatın sevimli bir detayı olarak görüyor olabilirsiniz ama keyif alma saplantısı hayatla olan ilişkimizde çok çıkarcı davranmamıza yol açıyor ve fark etmiyoruz. Zaten bu yüzden keyfinizin kâhyalığına soyundum bugün. Sahip olduğumuz zamanı keyif ve mutluluk için yatırım aracı olarak kullanmaya başladığımıza dikkatinizi çekmek istedim. Dikkat edin, artık insanla, eşyayla ve en genel manada hayatla olan ilişkimizde hep menfaat gözetiyoruz. Bu menfaat ilişkisinin temelinde de hazcılık yatıyor. Yapacağımız her işten tek bir........