Bir insan düşünün… Kalabalık bir şehirde yaşıyor. Sokakta gezerken yere çöp atmıyor, yüksek sesle konuşarak kimseyi rahatsız etmiyor. İnsanlarla iletişim kurarken “Affedersinizler, kusura bakmayınlar” havada uçuşuyor. Böyle bu kişinin ahlaklı bir insan olduğunu söyleyebilir miyiz? Yani etik kurallara uymak, insanı ahlaklı yapar mı? Şöyle söyleyebiliriz: Etik, ıssız bir adaya düşene kadardır. İnsan, kimsenin olmadığı bir yerde kendisiyle baş başa kaldığında etik kurallar hükmünü yitirir, ahlak devreye girer. Yani insan kendisinden başka birisinin yaşamadığı bir adada kendisine barınak yapmak için kurumuş bir ağaç arıyorsa, ahlaklı olduğuna hükmedebiliriz... Şimdi gelelim konumuza. Ben zaman zaman çeşitli seminerlere katılıyorum ve fikirlerimi insanlarla paylaşıyorum. Şimdiye kadar konuşurken, “Ne saçmalıyorsun sen ya! Ben sana katılmıyorum!” diye bağıran bir kişiyle karşılaşmadım. Farklı görüşlere sahip olduğumuz insanlarla konuşurken de hiç hakarete uğramıyorum. Ama sosyal medyaya gelince iş değişiyor. Yüz yüze iletişimde gayet temkinli olan insanlar, araya ekran girince zıvanadan çıkıyor. Yani insanlar arasındaki iletişim mesafesi arttıkça, ahlaki kaygılar azalıyor. Bunu trafikte de görebilirsiniz. Bir plazanın........