Muhataplarına, ne dediğini ne istediğini tam anlatamıyordu! |
Her zaman sakin biriydi, dışarıdan bakınca. Aslında o, içten içe fokur fokur kaynayan bir volkandı, hep tedirgindi ve öylesine kaynar dururdu.
Her şey göz önündeydi. İşte üç taraftan mavi billur çerçeve ile çevrilmiş İstanbul! Pây-i taht, Dersaadet! Koca şehir, bulutlara doğru alemlerini kaldırmış minarelerden dolayı binbir direkli muhteşem bir gemi şeklinde ve oldukça azametle demir atmış duruyordu gözünün önünde.
Haliç; 'Altın Boynuz' misali hâlâ pek ihtişamlı! İşte pembe sisler içinde yükselen adalar. Daha uzaklarda hayal-meyal fark edilen Yalova, Mudanya dağları silüeti…
Derviş kara bağlıyor,
Ciğerini dağlıyor,
Hasan Hasan olalı,
Çocuk gibi ağlıyor.
Her zaman sakin biriydi, dışarıdan bakınca. Aslında o, içten içe fokur fokur kaynayan bir volkandı, hep tedirgindi ve öylesine kaynar dururdu. İlk bakışta bunu kimse fark edemezdi. Son zamanlarda insanların davranışları karşısında, kendisini iyi bilmese, neredeyse umutsuz bir vaka olduğuna inanmaya başlayacaktı.
Kendinden son derece emindi de; muhataplarına ne........