Devası olmayan bir illete yakalandım! Yandım, perişan oldum! Öldüm, bittim! Uzandığım yerden sordum: - Kardeş! Derdin ne ki böyle acı acı inliyorsun? Hacı, meğer beni tanıyormuş. Sesimden, kılık kıyafetimden zaten tanımayan yoktu. - Behlül sen misin? - Başka kim olacak? - Öyle ya! Bağdatlı tek Behlül var. - Çok dertlisin! - Allah hakkı için yaramı deşme Behlül! Âhir ömrümü rezil ettim! Kendi elimle kendimi bitirdim! Devası olmayan bir illete yakalandım! Yandım, perişan oldum! Öldüm, bittim! - Ölüm, hiçbir derdin devası değildir. Bilhassa insana bulaşmış olan “zulüm" derdinin ise hiç değil! Senin ağlaman da zulme uğramış kişinin ağlaması da aynı! Sakin ol! Rahat bir şekilde hâlini arz et de bakalım ne yapabiliriz? - !!! Sanki bir şey yapabilecekmişim gibi bu suâlime karşılık Hacı da hâlini ve bütün yaşadığı acı tatlı hikâyesini nakletti bana. Bilhassa Kadıyla alâkalı duyduklarım........