Her çocuk gibi her şeyi yakinen görmek, dokunmak istiyordum... |
Şehir şartlarının en aşağısı bir bodrum kata tıkanmıştık altı çocuk, ebeveynlerle beraber sekiz kişi ama olsundu, bize saray yavrusu gibi geliyordu.
Amcaoğlu, Ankara günlerini anlatıyordu:
-Uzun bir müddet babama hiç iş çıkmadı. Binbir ümitle şehre gidiyor, ne yapacağını bilememe üzüntüsüyle geri dönüyordu.
Ramazan-ı şerif bayramına birkaç gün kalmıştı. Babam, çadırımıza sevincini belli etmeden girdi. Anneciğime dediğine göre işi olmuştu. Üstelik kadrolu. Diyanetten “Resmî evraklarını tamamla gel...” demişler. Haber verip uçar gibi çıktı. “Geç kalmamalıyım! Bugün yetiştirmeliyim!” diyordu, sayıklar gibiydi.
Günleri iple çektik. Bir müddet sonra babamın tayini Ankara Kocatepe Cami-i Şerifi'ne çıktı. O şartlarda nasıl taşındık, nasıl gittik? Sanki kuş olup kanatlanmıştık. Anlatmama lüzum yok. Çünkü o zor durumdan yani çamurun ve enkazın içinden çıkıp modern binaların bulunduğu bir şehre gelmek tarif edilemez bir hissiyattı. Şehir şartlarının en aşağısı bir bodrum kata........