Bir kara ahtapot gibi kollarıyla ateş küreyi kapatmaya çalışan korkunç görünümlü bulut, yiyip doymayan ejderha gibiydi.
Fırtınaya yakalanırsam ağır sıkıntı yaşayacağımın korkusu sardı içimi. Uleyyân’ın zaten öyle bir derdi yoktu. Ben duruyorum o da duruyor, ben yürüyorum o da peşime takılıyordu. Dünyadan bihaber tam meczuptu. Ne kolay şeydi birini taklit etmek ya da tam tâbi olmak... Ürkek gözlerle bakıyorum da en yakın evler daha çok uzaklardaydı. Sık sık kafamı kaldırıp semayı seyrediyorum elimde olmadan. Bulutlar gittikçe büyüyor ve kurşunî bir renge bürünüyordu. Bir kara ahtapot gibi kollarıyla ateş küreyi kapatmaya çalışan korkunç görünümlü bulut, yiyip doymayan ejderha gibiydi. Şimdilik en ufak rüzgâr bile olmadığı hâlde hızla üzerime doğru geliyordu. Ya da korktuğumdan dolayı öyle sanıyordum. Kocaman bir nar topu gibi gökte asılı duran kızgın güneş, gittikçe tesirini kaybediyor, son kıvılcım saçan huzmelerini bize ulaştırmaya direniyordu. Henüz tamamen örtülmemişti. Kendine en yakın bulutun içini, ufka kadar uzanan........