"Bakın muhterem Vali’m! Bu adam, kötü niyetli olsaydı, isteseydi itiraf etmezdi. Siz de haklı olarak; haksız yere benim kanıma girerdiniz!" Basra valisi: - Nasıl? Adam suçunu kendi ağzıyla itiraf ediyor. Ceset ortada... - Öyle olsa da bu infazın kimseye bir faydası da olmaz! - En azından adâlet yerini bulur! Ben de vazifemi yapmış olurum, fena mı? - Size de bir hayrı olmaz! - Niçin, bana da faydası olmasın? - Bakın muhterem Vali’m! Bu adam, kötü niyetli olsaydı, isteseydi itiraf etmezdi. Siz de haklı olarak; haksız yere benim kanıma girerdiniz! Ne iyi etti de doğrulukla ayağı kalktı, hakikati bütün milletin duyacağı şekilde yüksek sesle söyledi. Doğruluk için kendisini âdetâ feda etti. Benim açımdan ise daha mühim. Boş yere öldürülmeme rıza göstermedi kendi canıyla oynadı. Nasıl olur da böyle bir yiğit gencin kanı dökülür? - Suçsuz mu sayalım? - Diyet diye bir ceza daha var! Onu niçin hesaba katmıyorsunuz? Dedim, sustum. - !!! Bir müddet sakalını sıvazlayarak tefekkür eden vali,........