"Behlül ne işin var oralarda? Çabuk dön, sel gelebilir!.."

Ayaklarıma yapışan çamurlara rağmen, bata çıka gidip tırmandığım ıhlamur dalından kopardığımı Sultan’ıma uzattım... Fırtınadan sonra çok hoş olan ağaçlığın, kayın, meşe, çimen, yaprak, mantar, iğde kokularında, insanı sarıp sarmalayan öyle bir şey vardır ki, yerimde duramıyor, uçurumlardan atlayarak ağaçların altına koşuyor, ulaşabildiğim dalların ıslak, çiçekli kısımlarını koparıp yüzüme çarpa çarpa hoş kokusunu içime çekiyordum. Ayaklarıma yapışan çamurlara rağmen, bata çıka gidip tırmandığım ıhlamur dalından kopardığımı Sultan’ıma doğru sallayarak uzattım: - Efendim! Lütfen bakar mısınız? Ne hoş kokuyorlar! - Behlül ne işin var oralarda? Çabuk dön! Sel gelebilir! - !!! Yüksek sesle bağırıyor, “Dikkat et Behlül!” diye çığlık atıyordu neredeyse. Nehrin yatağından çekilmemi, yoksa sel sularına kapılabileceğimi söylüyordu. Ben de emre uydum. Kopardığım dallarla geldim: - Sultanım! Bu taze dalları........

© Türkiye