Son üç hafta içinde kasım ayında ABD’de yapılacak başkanlık seçiminin neticesini çok büyük ölçüde tayin eden iki önemli gelişme yaşandı. İlki mevcut Başkan Biden ile eski Başkan ve Başkan adayı Trump arasındaki televizyon münazarasıydı. Trump’ın performansı her zamankinden daha iyi değildi. Ama Biden o kadar kötüydü ki, münazara öncesinde kamuoyu yoklamalarında başa baş gözüken tablo Trump lehine 10 puan kadar değişti. Demokrat Parti’nin ileri gelenleri ve Kongre üyeleri Biden’ı adaylıktan çekilmeye zorlayan sert bir kampanya başlattılar. 19-22 Ağustos tarihlerinde Şikago’da toplanacak Demokrat Parti Kongresi öncesinde yeni bir başkan adayı arayışı yoğunlaşarak sürüyor. Demokratlara yakın bir duruş sergileyen tüm ABD basın organları ağız birliği etmiş, Biden’ın çekilmesini istiyorlar. Açıkçası böyle güçlü bir talebe Biden’ın daha fazla dayanmasının mümkün olduğunu düşünmüyorum. İkinci önemli gelişmeyse, Trump’ı hedef alan suikast girişimiydi. Saldırıdan kulağından hafif yaralanarak kurtulan Trump’ın verdiği ikonik poz birçok Amerikan gazetesinde eski başkanın “seçim zaferi duruşu” olarak nitelendirildi. Gerçekten de suikast girişiminin arkasında kimin olduğu tartışmasından bağımsız olarak, bu saldırı Trump’a karşı açılan ceza davalarının kamuoyunda oluşturmakta olduğu olumsuz havayı büyük ölçüde dağıttı. Bugün seçim yapılsa Trump’ın kazanacağından kimsenin şüphesi yok. Biden adaylıktan çekilmezse, kasımda da böyle bir sonuç çıkacaktır. Demokratlar adaylarını değiştirse, Trump’ın karşısında varlık gösterebilecek güçlü bir siyasi figür ise ortada yok. Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in seçim sürecindeki performansı, Biden’ınkinden bile kötü olabilir. Eski Başkan Obama’nın eşi Michelle Obama ise daha iyi bir sonuç elde edebilir. ABD siyasetinde, hiç görülmedik ölçüde tuhaf gelişmeler........