Avrupa Birliği’nin organlarından biri olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde aşırı sağ partilerin büyük başarı göstermesi birçok üye ülkede siyasi sarsıntılara yol açtı. Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Meclis'i feshederek erken seçim kararı verirken, Almanya’daki üçlü koalisyonda çatırdamalar başladı. Zar zor hükûmet kurabilen Belçika’da kafalar karışık. Aşırı sağın zaten iktidarda olduğu, başta İtalya, Hollanda ve Avusturya olmak üzere bazı ülkelerde ise muhalefet partilerinin geleceğe dair endişeleri arttı. Avrupa Parlamentosu bir yasama organı değil. AB’yi kuran antlaşmalara göre müktesebat olarak isimlendirilen AB mevzuatını asıl olarak üye devletlerin bakanlarından oluşan AB Konseyi üretiyor. Fakat Maastricht Antlaşmasından bu yana yetki ve sorumlulukları sürekli artan AB Parlamentosu başta bütçenin hazırlanması ve onaylanması olmak üzere bir yasama organının yaptığı birtakım görevleri üstlenmiş durumda. Komisyon üyelerinin atanması sırasında güvenoyu vermek ya da Komisyon üyelerini görevden almak gibi çok önemli yetkileri de bulunan AB Parlamentosu, genişleme olarak adlandırılan AB’ye yeni üye kabulünde de karar vericiler arasında yer alıyor. Şöyle ki, Parlamento’nun onaylamaması durumunda bir aday ülkeyle imzalanan katılım antlaşması yürürlüğe giremiyor. Birçok bakımdan uluslarüstü (supranasyonel) bir niteliğe sahip olan AB içinde bu özelliğin en çok öne çıktığı kurumlardan biri de Avrupa Parlamentosu. Parlamento üyeleri kendi ülkelerini değil, mensubu oldukları ya da kendilerini yakın hissettikleri siyasi hareketleri temsil ediyorlar. AB üyelerinde faaliyet gösteren merkez sağ partilerden Parlamento’ya seçilenler “Avrupa Halk........