İlahiyatların misyonu!

Türkiye’de ilahiyatların ve imam hatiplerin temel misyonu nedir acaba? Bu suali vatandaşlara sorsak muhtemelen dinimizi en güzel bir şekilde öğretmek, iyi din adamları yetiştirmek, nesillerimizi iyi ve güzel ahlaklı kılmak... gibi cevaplar alırız.

Peki bilhassa şu son otuz yılın sonunda gelinen ahlaki çöküntüyü gördüğümüzde neler düşünüyoruz? İnsanımız bu çöküş neden, nereye doğru gidiyoruz diye büyük bir endişenin içine düşüyor.

İnsanımızın bu büyük kaygısını İlahiyatçılarımız da hissediyor mu acaba? Yoksa onlar hâlâ bin yıllık İslam tarihimiz ile uğraşmayı marifet mi sanıyorlar? Yeni nesillere biz ne verdik ne veriyoruz diye bir sorgulamanın içerisine giriyorlar mı?

Bu durum gerçekten endişe vericidir.

Sayın Cumhurbaşkanımız 15 Temmuz işgal girişiminden sonra, FETÖ örgütünün dini kullanarak gençleri ifsat edişi karşısında Diyanet ve İlahiyat camialarına yıllarca sessiz kalmalarından dolayı çok yakınmış hatta açıkça tenkitler yöneltmiş ve "neden bunlara cevap vermediniz!" demişti.

Bu çıkış üzerine o zamanki Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez giderayak FETÖ’nün dinsizliğini açıklayan bir rapor hazırlatmıştı. Bu raporu okuyanlar dehşete düşmekten kendini alamaz. Gerçekten raporda FETÖ elebaşı Gülen, dinle diyanetle, İslam’la alakası olmayan zındık bir kişi olarak lanse edildi. Fakat işin hazin tarafı raporun kim tarafından ele alındığı bir türlü anlaşılamadı.

Mehmet Görmez bu rapora imzasını atamadı. FETÖ projelerinden geri adım atmayınca da Diyanet İşleri Başkanlığından alındı.

O zamanlar oldukça zor bir duruma düşmüştü. Bütün şimşekleri üzerine çekmişti. Herkes hesap verirken yıllarca Diyanet’in en tepesinde olup da ses çıkarmayanlar sorgulanmayacak mıydı?

Fakat Görmez, şimdilerde adı taciz, uyuşturucu ve bunlardan güç devşiren, menfaat temin eden bir örgüt adıyla anılan Mehmet Akif Ersoy’un Habertürk TV’deki programında sık sık arz-ı endam ederek kendini aklamaya çalıştı. Sanki birileri tarafından hep özel olarak korundu. 15 Temmuz gecesindeki rolü ve salaları susturma teşebbüsünün üzeri hep örtüldü.

Hâlbuki kendisi 2003-2017 yılları arasında başkan yardımcılığı ve başkan sıfatıyla 15 yıl boyunca Diyanet’in en tepesinde bulunan isimdi. FETÖ’nün dini ifsat eden ve gençlerin mahvolmasına zemin hazırlayan faaliyetlerine uyarı yapmaması sorgulanmalıydı.

Bugün de maalesef Diyanet ve İlahiyat camiası içindeki bazı akademisyenler tarafından dini ifsat eden faaliyetler tam gaz devam ettiriliyor. Selefilik adı altında İslamiyet üzerinde akılalmaz tahribatlara imza atıyorlar. Bunlara kim dur diyecektir!

Zira bu gidişat gençlerimiz üzerinde tahribatı daha da artıracaktır. Neticede milletimizin İslam’ı doğru bir şekilde öğrenmiş iyi ve güzel ahlaklı bir nesil beklentisi hep akim kalacaktır.

Görmez ise hiçbir zaman durmadı. Bir taraftan İDE adını verdiği kuruluşta bir taraftan da KURAMER’de dinler arası diyalog çalışmalarını devam ettirdi. Fas’ta dinler arası diyalog savunucularından Taha Abdurrahman’ın kitaplarının........

© Türkiye