Bir moderatörün acıları
Geçtiğimiz hafta on milyonluk sahnelerden, altmış izlenen içeriklerden bahsetmiştik. Bu hafta yine sahnedeyim ama bu kez sahneye çıkanlar sanatçı değil, siyasetçi hiç değil. Bu kez karşımızda bambaşka bir tür var: “Konuşma Sırası Geldiğinde İçindeki Konuşmacısını Serbest Bırakanlar.”
Evet, moderatörlük işini her türlü sahnede yaptım. Tanışma toplantısı, panel, konferans, çalıştay… Aynı sahne, aynı mikrofon, ama her etkinlikte başka bir sınav var. İnsanları konuşturmak ayrı zor, susturmak ayrı zor. Hele ki sahnenin mikrofonuna birileri “âşık” olmuşsa, işiniz gerçekten zor. Çünkü mikrofon, bizim memlekette sadece ses yükseltmiyor; öz güven, özgürlük, hatta bazen özgünlük(!) duygusunu da üç kat yükseltiyor.
Panelde süreyi uzatan konuşmacı sendromu
Paneli yönetiyorsun, konuşmacı süreyi aşmış. Nazikçe uyarıyorsun. Kırılıyor. Uyarmasan bu kez dinleyici kırılıyor. “Beş dakika” dedin ama o beş dakika konuşmacının iç dünyasında “benim anlatacaklarım beş dakikadan fazlasına değer” öz güveniyle on beş dakikaya dönüşüyor.
Bazen uyarınca yüzleri düşüyor, uyarmazsan süre düşüyor. Seç birini…
Soru sorma kısmı: Mikrofon korsanlarının saati
Konferans bitiyor, “Sorusu olan?” diyorsun. Mikrofonu........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein