Gazze Planı: Barış mı, vesayet mi?

Birleşmiş Milletler kürsüsünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin vurgusunun yankıları daha dinmeden, Beyaz Saray’dan Donald Trump’ın ağzından “Gazze Barış Planı” açıklandı. Hemen ertesi gün katil Netanyahu’nun Washington temasları ve ardından gelen “İsrail kabul etti” açıklamasıyla dosya bir anda dünya gündeminin merkezine oturdu. Kâğıt üzerinde umut vadeden bu plan, pratikte daha büyük soru işaretlerini beraberinde getiriyor: Barış mı geliyor, yoksa yeni bir vesayet düzeni mi kuruluyor? Plan, ilk bakışta insanlık adına sevindirici unsurlar içeriyor. Rehinelerin 72 saat içinde serbest bırakılması, ateşkesin anında yürürlüğe girmesi, Gazze’nin yeniden imarı için uluslararası bir fon, günlük yönetimin “teknokratlardan” oluşan bir geçici hükûmete devredilmesi… Kâğıt üzerinde cazip. Ancak detaylara indikçe planın eksikleri ve muğlaklıkları göze çarpıyor. En çok tartışılan noktalardan biri, “Board of Peace” adı verilen uluslararası denetim kurulu. Trump’ın kendisini bu yapının başına koymak istemesi, Tony Blair isminin masaya gelmesi, daha ilk andan itibaren meşruiyet tartışmalarını körükledi. Gazze halkı için bağımsızlık değil, dışarıdan vesayet görüntüsü doğuyor. İsrail’in plana “evet” demesi de başlı başına sorgulanmalı. Zira katil Netanyahu, kabul açıklamasıyla birlikte “İsrail ordusunun güvenlik gerekçesiyle Gazze’nin kritik bölgelerinde varlığını sürdüreceğini” duyurdu. Yani bir yandan çekilme vaadi, diğer yandan fiilen kalma kararı… Bu çelişki, planın İsrail açısından aslında bir “yeni kontrol mekanizması” olduğu şüphesini güçlendiriyor. Ulusal basında da, uluslararası medyada da ortak kanaat şu: Netanyahu için bu plan, savaştan çıkış değil; savaşı farklı bir forma sokma fırsatı olabilir. Peki Hamas? Katar ve Mısır........

© Türkiye