Ülkedeki akademisyenler, siyasiler, yöneticiler ve söyleyecek sözü olan herkes… Bir an önce muhitlerinden, kliklerinden, fildişi kulelerinden, villalarından, malikanelerinden, korunaklı lüks sitelerinden, yazlıklarından, kışlıklarından ve göklere uzanan plazalarından çıkıp, toplumun içine girmeli ve ivedilikle kalabalıklara karışmalıdır… Sadece bir gün toplumun içinde yaşadıktan sonra geldiği yere dönüp şahit olduklarını uzun uzun düşünmelidir. Nereden nereye dedirten zaman, insan ve mekân manzumesini her boyutuyla bir film şeridi misali, başa sarıp sarıp üzerinde kafa yormalıdır… Çünkü ülkede bir cinnet hâli var… Sosyolojimiz alarm veriyor diye bağırıyoruz lakin bu çığlığımız bir adım öteye gidemiyor. Oysa trafikte, pazarda, toplu taşımada, konutta, okulda, hastanede, sahilde, caddede ve sokakta kavga var, tartışma var, şiddet var, husumet var, entrika var, yozlaşma var, arsızlık var, utanmazlık var, aymazlık var, cinnet var! Bir park yeri meselesinde kırk yıllık dostların birbirlerine silah doğrultup katliam yaptığı, küçük bir sorunda öğrencinin öğretmenine bıçak çektiği, hastanın işini yapan doktoruna yumruk attığı, şoförün müşterisini kazıkladığı, ev sahibinin........