Saat kulesi yaptırmakla iş bitmez oraya bir muvakkit lazımdır ayrıca. Onlar hem gök ilminden hem mekanikten anlar, saati kurar, ayarlar, bakımını yapar... Mehmed Said Hoca rahmetli kahvelerde oturup vaktini boşa harcayan gençlere çok acırdı. “Çocuklar n’apıyorsunuz burada?” - Hiiiç. Vakit öldürüyoruz Hoca’m. - İyi ama ömrünüz bu öldürdüğünüz vakitlerden ibaret değil mi? Ufak ufak intihar mı ediyorsunuz yoksa? Müslüman’ın işi gücü zamanla, bir kere namazın farzlarından biri vakittir, olmazsa olmaz. Gecenin bir hissesinde nafile namaz makbuldür ki teheccüd derler ona. Sonra imsaki bileceksin ki niyetlenebilesin oruca. Sabah namazının girişini müezzin ilan eder ama çıkışı yine kalır sana. Gün doğarken (ve doğduktan sonra işrake kadar) namaz kılınmaz, uyunmaz, rızıkların dağıtıldığı saattir zira. Yatarsan “gaylûle” derler makbûl tutulmaz. Gün ortasında bir miktar uyumak (kaylûle) ise sünnet-i seniyyedir, yattığı yerden sevap kazandırır insana. Şöyle yarım saat dalmak gece uykusuna denktir, ikinci bir sabahınız olur âdeta. İkindi akşam arası uyumak da (feylûle) tavsiye olunmaz. Akşama doğru kerahat vakti girer, nafile kılınmaz. Ama farza duramadıysan durma, koş kıl, kalmasın kazaya. Güneş tabii takvimdir, yattı mı gölgeler uzar, diktiğiniz çubuğu iki defa aştıysa niyetlenebilirsiniz ikindi namazına. Güneş battı mı gün biter, gurûb ile ezani saatler 12’ye getirilir, sıfırdan başlar. Dedelerimizin günü bir tam gece ve bir tam gündüzden ibarettir, leylü vennehar. Miladi takvimde ise gün gece yarısı değişir, hâlbuki 24.00’te gökte bir hareket olmaz. Gün girer yarım gece, sonra bir tam gündüz ve bir yarım gece daha. Manâsız ve parça parça. Dedelerimiz fecr-i sadık, dahve-i kübra, asr-ı sani, isfirar, iştibak, işa-i sani, gece yarısı ve seheri de bilir gereğini yapar. Mevzuyla ilgili bir sözlük karıştırdım binlerce ibare var, demek ki ecdat vâkıftı bunlara.
RÜYET-İ HİLAL
Gelelim işin takvim tarafına. Şaban-ı şerifin sonunda tatlı bir telaş başlar. Bu gece teravih kılınacak mı, sahura kalkılacak mı acaba? Mühim bir mevzudur, bazı yerlerde cemaat topluca tepelere tırmanır, rasada çıkar. Birinci günün hilali güneşin battığı cihette hafifçe gülümser ve kaybolur. İnceciktir ama usta gözlerden kaçmaz. Bu Ramazan-ı şerif girdi demektir, şükür kavuşturana. Şevval hilali göründü ise yarın bayram, o gece teravih kılınmaz, sabah hareketli olacaktır, bayram namazı kılınacak, kucaklaşılacaktır dostlarla. Evlerde tatlı bir telaş başlar, helvalar baklavalar yapılır, yemişler çıkarılır, harçlıklar ayarlanır, sabah kapıyı çalan çalana. Arefe günü de mühimdir, hacılar zilhiccenin dokuzunda Arafat’ta olmalıdır mutlaka. Haccın farzı üçtür malum, ihrama girmek, Arafat’a çıkmak ve ziyaret tavafı yapmak. Nasıl cuma namazı perşembeden kılınmazsa vakfeye de sekizinde durulmaz. İyi ama hava bulutlu. İşte burada âlimler devreye girer, tecrübelerini konuştururlar. Yine........