Hırsıza, hırsız da mı demeyelim!
Masumiyet karinesi, kişinin suçluluğunun yargı kararıyla tespit edilinceye kadar masum sayılacağı anlamına gelen evrensel bir hukuk doktrinidir.
Gazetecilik dilinde bu ilkeye riayet edilir. Haberlerde hakkında soruşturma başlatılan kişi “şüpheli” diye yazılır. Dava açıldıysa ve kişi mahkemeye çıkarıldıysa artık “sanık”tır. Mahkeme kararıyla suçu ispat edilen de artık “hükümlü”dür.
Ekrem İmamoğlu’nun baş şüpheli olduğu yolsuzluk soruşturmasının ardından muhalefet çevrelerinde “medya mahkemeleri” tartışmaları başladı. Basın hukukunun tecrübeli isimlerinden, İmamoğlu’nun avukatı Fikret İlkiz, “İddianame yayınlanmadan önce haberleri çıktı. Medya yoluyla insanlar yargılanamaz” eleştirisinde bulundu. Sözcü bu açıklamayı sürmanşetine taşıdı.
Emniyet fezlekesi, gözaltı tutanağı, savcılık sorgusu, mahkeme ifadeleri, iddianameler, gerekçeli kararlar… Bunların hepsi gazetecinin birer haber kaynağıdır. "Niye yayınlanıyor" denemez. Hele ki olay herkesin merak ettiği bir mesele ise ve ortada kamu menfaati varsa…
Nitekim İlkiz de “İddianameyi gazeteciler haber yapabilir. Bu gizliliği ihlal değildir” diyor. Ama öte yandan savcının soruşturmayı sadece suçlama üzerinden yürütemeyeceğini öne sürüyor. Oysa savcının temel vazifesi budur.
Gazeteci toplum vicdanının temsilcisidir. Ama görevini yaparken kendini mahkeme yerine koyamaz. Burası net. Peki… Kişi başkasının evine girmiş, güvenlik kameraları olayı tespit etmiş, ortakları itirafta bulunmuş, şüphelilerin kendi aralarındaki görüşmeleri deşifre........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Rachel Marsden