Anadolu’nun en güçlü reklamı: Hafızalarımız
Anadolu mutfağı; coğrafya, tarih, inanç ve kültürün binlerce yılda oluşturduğu eşsiz bir hayat hafızasıdır. Bu mutfağı anlamak, yalnızca yemek yemeyi değil; insanı, geçmişi ve ortak belleğimizi sahiplenmeyi gerektirir.
2025 yılının artık sonlarına yaklaşıyoruz. Bitmeyen Anadolu hayranlığımız ile bu mutfağın değeri ve önemine bir kere daha vurgu yapmak gereği içinde yazıyorum. Aslında yaklaşık otuz beş yıldır araştırmaya, anlamaya çalıştığım Anadolu mutfağı hakkında yirmi yıldır bıkmadan usanmadan yazıyorum.
Derdim bu çabayla takdir edilmek değil, yapmam gerektiği ve coğrafya ile üzerinde yaşayanların mutfak birikimine inandığım için. Şimdi neden bu coğrafya mutfağına inanıyorum biraz derinlerden başlayalım.
Dinî kaynaklarda insanoğlunun tarihi, insanlığın babası olan Hazreti Âdem’in Allah tarafından yasak kılınmış ‘elmayı’ yemesiyle başlatılır. Bunun yanında Hazreti İsa’nın son akşam yemeği, Hazreti İbrahim’in sofra kültürü ve Hazreti Muhammed’in “KOMŞUSU AÇKEN TOK YATAN BİZDEN DEĞİLDİR” sözleri yemek yemeyi bir alışkanlıktan daha öteye taşır.
Yeme içme kültürünü şekillendiren ilk unsur coğrafyadır. Yaşanılan bölgenin iklimi, yetişen ürünler ve o topraklarda hayat süren kültürler, sofranın dilini belirler. Yüzlerce, kimi zaman binlerce yılda oluşan bu birikim; muhteşem sıra dışı lezzetlere, ustalığa dönüşen bıçak darbelerine, baharatla dans eden ellere ve ocaklarda, tavalarda, fırınlarda âdeta illüzyon yapan şeflere hayat verir. Ben, tüm bu zenginliği; mekânları, manzaraları ve hikâyeleriyle birlikte anlatırken okuyucunun zihninde yeni bir pencere açmayı çalışıyorum. Çünkü bazen tek bir tat ya da bir koku, insanı yıllar öncesinden kalma güzel bir hatıraya götürmeye yeter.
Bu çerçeveden baktığımızda, Anadolu mutfağı için ne kadar olağanüstü tanımlamalar yapılırsa yapılsın yetersiz kalabilir. Düşünün ki yaklaşık on dört bin yıllık bilinen derinliği, üzerinde yaşamış sayısız medeniyeti ve bunların gastronomiye bıraktığı izlerden söz ediyoruz. Bu; tabiatın sınır tanımaz cömertliği ve farklı kültürlerin ortak aklının katlanarak oluşturduğu eşsiz bir hazinedir.
Nereden bakacağınızı tahmin edebilmek bile çok zor. Etnik kültürler penceresinden mi yaklaşmalı, halk yemeklerine mi odaklanmalı; çarşı lezzetleriyle mi anlatmalı, yoksa özel günlerin ve anmaların sofralarından mı söz etmeli? Ya da tüm bu sınıflamaları bir kenara bırakıp, emekle ve özenle hazırlanmış her yemeğin; hangi........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein
Beth Kuhel