Türkiye’de “Yeni Anayasa” Söylemi |
Kurucu Devletin Tasfiyesi, Meşruiyet Krizi ve İç Çatışma Riskinin Akademik Analizi
Anayasa, modern siyasal düşüncede yalnızca normatif bir hukuk belgesi değil, devletin tarihsel sürekliliğini ve siyasal meşruiyetini kuran temel sözleşmedir. Bu nedenle anayasal değişim tartışmaları, özellikle köklü rejimlere sahip ülkelerde, teknik hukuk meselesi olmaktan çıkarak doğrudan devletin varlık felsefesine temas eder.
Türkiye Cumhuriyeti bağlamında anayasa tartışmaları, kuruluş süreci, Kurtuluş Savaşı deneyimi ve kurucu ideoloji nedeniyle diğer pek çok ülkeden daha yüksek sembolik ve siyasal anlam taşımaktadır. Bu durum, anayasa kavramını doğrudan devletin kendisi ile ilişkilendirmekte; anayasal metni yalnızca bir normlar bütünü değil, kurucu iradenin sürekliliği olarak konumlandırmaktadır.
Son yıllarda gündeme getirilen “yeni anayasa” söylemi, içerik bakımından belirsiz; siyasal hedefler bakımından ise son derece kapsamlıdır. Bu söylem, anayasa değişikliği ile kurucu iktidar arasındaki teorik ayrımı bilinçli biçimde muğlaklaştırmakta, reform dilini kullanarak kurucu bir kopuşu meşrulaştırmaya yönelmektedir.
Toplumsal rızadan yoksun biçimde yürütülen kurucu dönüşüm girişimlerinin meşruiyet krizine ve uzun vadeli siyasal istikrarsızlığa yol açtığı tarihsel olarak bilinmektedir. Türkiye gibi tarihsel fay hatları, kolektif travmaları ve güçlü kurucu hafızası bulunan toplumlarda bu risk daha da belirgin hale gelmektedir.
ANAYASA, KURUCU İKTİDAR VE DEVLET SÜREKLİLİĞİ
Kurucu iktidar, mevcut anayasal düzenin dışında ve üstünde yer alan, devleti ve siyasal rejimi var eden asli iradedir. Tarihsel olarak bu iktidarın kullanımı devrim, savaş, işgal ya da devletin fiilen çöküşü gibi olağanüstü koşullar altında gerçekleşmiştir.
Buna karşılık tali iktidar, mevcut anayasal düzenin öngördüğü sınırlar içinde hareket eder ve meşruiyetini yürürlükteki anayasal çerçeveden alır. Türkiye’de yürürlükte olan anayasal sistem, değişiklik mekanizmaları tanımakla birlikte, devletin kurucu kimliğini ortadan kaldıracak bir yetki alanı öngörmemektedir.
“Yeni anayasa” söylemi, mevcut devletin kurucu ilkelerini, egemenlik anlayışını ve siyasal kimliğini tartışmaya açtığı ölçüde tali değil kurucu bir iddia........