Türkçe Avrupa Dillerinin (İngilizce, Almanca, Fransızca, Latince vb.) Kurucu Dilidir |
Selamlar.
Bu sunumda Türk dilinin dünyadaki birçok dilin kök dili olarak, kurucu dili olarak olağanüstü öneminden söz edeceğiz.
Bu durum Türkçenin hangi temel niteliklerinden kaynaklanıyor?
Onları incelemeye çalışacağız.
Bu arada dünya dil biliminin 10 klişe safsatasını inceleyeceğiz.
Rastlamışsınızdır siz de.
Son yıllarda Türkçeyi öven paylaşımlar arttı.
Videolar, haberler, makaleler çıkıyor.
Sosyal medyada birçok kişi bunları paylaşıyor.
Bazı yabancılar bu paylaşımlarda dilimize hayranlıklarını dile getiriyorlar.
Her biri Türkçenin ayrı bir üstünlüğüne dikkat çekiyor.
Bunları gördükçe seviniyor, gururlanıyoruz.
İşin aslı bunlarda Türkçenin asıl gücü, gerçek önemine dair herhangi bir derinlik bulunmuyor.
Rakı şiş kebap yine gelecek.
Ben tam olarak değil ama biraz o hesap.
Bir altın kupaya ne güzel bakır gibi parlayan bir bardak demek gibi bir şey.
Ayrıca bazı Türk ünlüleri de geçmişten günümüze Türkçeyi öven konuşmalar yapıyor, yazılar yazıyorlar.
Kimi Türkçenin eşsiz matematiğinden örnekler veriyor.
Kimi anlatım gücünün yetkinliğini vurguluyor.
Bu şansların birçoğu en az bir yabancı dili sular seller gibi konuşabilen insanlar.
Ama on yıllarca konuştukları o dillerde altın gibi parlayan binlerce Türkçe kökün hiçbirini görememişler.
Örneğin İngilizcedeki Türkçe kökenli sözcüklerin bazıları o kadar bas bağırıyor ki ben Türkçeyim, ben Türkçeyim diye.
Bunu fark etmemek için aksi yönde şartlandırılmış olmak gerekiyor.
100 yıldır bu şartlandırma başarıyla yapılıyor.
Bu kelimeler arasında tam benzerliği hissettikleri halde tabii öyle bir şey olmaz diyorlar.
Tövbe tövbe diyorlar.
Capture ile kapmanın.
Touch ile day dokunun.
Pizza ile pişinin.
Comon ile kamunun sea ile suyun.
Marin ile müenin, deep ile dipin, dust ile tozun, donate ile donut, king ile kaan’ın, down ile tan’ın, cross ile karşının aynı kökenli olduğunu görmemek, anlayamamak başka türlü açıklanamaz.
Yoksa Türkçe öteki dillerden şu veya bu yönüyle daha ileri değildir.
Yalnızca öteki dillerin büyük çoğunluğunun kökünü oluşturur.
Sadece bu değil, onların kurucu dilidir.
Türkçe Latincenin Latin köklü İtalyanca, Fransızca, İspanyolcanın kökünde bulunur.
Onların kurucu dilidir.
Türkçe, İngilizce, Almancanın ayrıca İskandinav dillerinin kurucu dilidir.
Ayrıca Farsçanın, Arapçanın kök dilidir.
İşte asıl kapışma bu noktada yaşanıyor.
O kapışma yaşanana dek yapılan övgüler havacıva.
Bunları tabii ilk duyan afallıyor.
Yabancı olsun, Türk olsun büyük şaşkınlık geçiriyor.
Yabancıların çoğu bunu bir hakaret olarak görüyor.
Böyle bir savdan çok rahatsız oldukları hatta tiksindikleri açıkça görülüyor.
Türkler gibi ilkel bir kavim nasıl onların atası olabilir?
Türkçe gibi geri bir dil nasıl kendi dillerini kurabilir?
Türklerin de büyük çoğunluğu yüzyıllardır batıya, Avrupalıya derin bir özenme duygusuyla yetiştirilmiş.
Onlar da aynı tepkiyi gösteriyorlar.
Bunu o tatlı hayranlık duygularına hakaret olarak görüyorlar.
O güzel hayallerine bir saldırı olarak görüyorlar.
Başka bir kesim yine aynı duygusal örselenmişlik içinde.
Onların da derdi başka.
Onlar da Arapça gibi, Farsça gibi o büyük diller, o büyük kültürler yanında Türkçenin böyle pervasızca öne çıkarılmasını hazmedemiyorlar.
O zaman ne yapıyor?
Bazıları aşağılayarak, hakaret ederek tepki veriyor.
Önce büyük çoğunluğu bunu görmemeye çalışıyor.
Bir şey demesi gerektiğinde elbette duygularımızı incitti bu sav diyemezler.
Bunu açığa vuramazlar.
Onun yerine ne demeleri gerekiyor?
Bilim diyorlar.
Bilime aykırı bir iddiayı dile getirmek.
Ne büyük hadsizlik diyorlar.
Bu açıkça bilime saldırı diyorlar.
Bilgi, belge ve kanıtlarımızın gücü karşısında bazıları görmemenin, yok saymamanın işe yaramayacağını fark ediyor.
Hakaretin gerçek karşısında küçük düştüğünü görüyorlar.
O zaman işte tek tek dünya vasat akıl biliminin klişe safsataları çıkarılıyor önümüze.
Nedir bu 10 safsata, 10 yalan?
Şimdi onları tek tek ele alalım.
Birincisi rastlantı safsatası.
Türkçe ile Avrupa dillerinde anlam ve ses bakımından tam uyuşan sözcükler, kökler gösteriyoruz.
Bunları tek tek gösteriyoruz.
Listeler halinde gösteriyoruz.
Rastlantıdır diyorlar.
Daha çok sözcük gösteriyoruz.
Rastlantıdır.
Çok sayıda rastlantı olabilir diyorlar.
Her dilde birbirine benzer sözcükler bulunabilir diyorlar.
20.000 kadar 20.000 kadar ortak sözcük yayınladım internette.
Yayınladım.
Türkçe ve İngilizce kitaplar yayınladım. hala rastlantıdır demeye devam edenler var.
Dil biliminde kesin olan bir şey varsa o da şudur.
Temel sözcüklerde örneğin Swadeş listesi diye bir liste var.
Sıvadeş listesindeki sözcüklerde o 200 kadar sözcüklük listede tam uyuşan 7 sözcük bile bulunsa bu o iki dil arasındaki kök ortaklığını gösterir.
Sivateş listesiyle pek çok batılı dilini bu arada bazı doğu dillerini Türkçe ile karşılaştırdım.
Bu dillerle Türkçe arasında 0 ile 45 arasında oranda kesin uyum saptadım.
Bu kadar dile, bu kadar yüksek oranda ortaklığın rastlantıya dayanması bilimsel olarak sıfırdır.
Buna hala rastlantı demekse bilimsel olarak ahmaklıktır.
Olaydaki en net bilimsel gerçek budur.
Başka bir yalana, başka bir safsataya geçelim.
O da ödünç sözcük.
Long World safsatası.
Büyük bir grup vasatlığı bilim felsefesi yapmış.
Kopyala yapıştır.
İdare edip giden dilci çoğunluğunun büyük çoğunluğu bu şekilde.
Onların en sevdiği kavramlardan biri Longw kavramı.
Sözcüklerin ödün çalınması.
Hayvan pazarında sığır satar gibi.
Esir pazarında köle satar gibi.
Sözcüklerde alınacak verilecek.
Bundan tabii ne olabilir diyorlar.
Bu kadar basit mi?
Ödünç sözcük denilen sözcükler gerçekten var ama bunlar görece yeni sözcüklerdir.
Bunlar temel sözcükler değildir.
Genellikle yeni birtım nesnelerin, yeni birtım kavramların isimleri teknik terimlerdir.
Genellikle son birkaç yüzyılda en çok son 1000 yılda çeşitli dillerden birbirine geçmiş sözcüklerdir ödünç sözcükler.
Oysa batı dilleri Türkçeden on binlerce sözcük almışlar.
Ay başında geri vereceğiz diye.
Türkçede demiş ki lan vırtırt konuşmayın.
Verin kelimelerimizi geri.
Lanwt olmuş longw.
Bu şaka tabii şaka yapalım ki üstüne hemen atlatsınlar.
Fakat buradaki vır vır verdi veriştirdi ile word ortaklığı da şaka değil.
Fakat o ayrıntılara şimdi girmeyelim.
Daha genel konuşuyoruz.
Ödünç sözcük bahanesi aslında tam bir hikaye.
Sözlüğümde gösterdiğim 20.000 kadar sözcüğün kadarı dillerin oluşum aşamasında ortaya çıkmış sözcükler.
En eski sözcükler, temel sözcükler ve bunların çoğu her iki dilde veya en azından Türkçede tek başına duran sözcükler değil.
Bir köke bağlı olarak çok sayıda sözcükle ortak veya akraba olarak küme yapmış sözcükler.
Bir köke bağlı diyorum.
Türkçe köke bağlı diyorum.
Her biri Türkçe içinde 10, 20, 30 küsur kelimeyile bir küme oluşturmuş.
Böyle ödünç sözcük mü olur?
Gerçi bu anlattığım kavramlaştırma onlara çok ağır gelecektir.
Bunu nasıl anlayacaklar?
O da ayrı bir konu.
Şimdi burada sadece üç temel alandan 12şer örnek veriyorum.
İnsan organları.
Rastgele seçtim temel alanları.
Bunlar insan organları, hayvan isimleri ve temel fiiller.
İlk akla gelenleri burada sıralıyorum.
Başka bir yalandan, başka bir safsatıdan bahsedeyim.
Bu da dil aileleri safsatası.
Bu çok önemli bir kozları.
Türkçe ile herhangi bir dil arasında herhangi bir ortaklıktan bahsettiğimde dilci zevattan biri her yerden fırlıyorlar.
hemen korkunç bir gerçeği bana hatırlatır.
Bunlar her biri çalışkan, acar ilkokul çocuğu ruh halinde........