ABD Mandası ülkeler, onun politika ve hedeflerini izlemek zorundadır

2, ci dünya savaşından beri ABD Mandası altındaki ülkeler (Almanya, Japonya ve Türkiye) onun politika ve hedeflerini izlemek zorundadır.

Aşğıdaki makale, birkaçgün önce Frankfurter Algemeine gazetesinde yayınlandı. Ekte türkçe tercümesi ve altında da Almanca orijinalini bulacaksınız.

Selam ve saygılarımla. Yavuz Dedegil

Frankfurter Allgemeine Zeitung

Finn Hohenschwert’in makalesi

Uluslararası hukuka veda: Amerikan adaleti

Donald Trump, ikinci görev döneminin başlangıcında, uluslararası hukuka dayalı bir dünya düzeni hakkında ne düşündüğünü açıkça ortaya koydu. Grönland’ı satın alma hayalleri, Meksika Körfezi’nin adını değiştirme, Kanada’yı 51. eyalet olarak ABD’ye katma, Gazze Şeridi’nde bir golf tesisi kurma plânları – bunlar, gösterişçi bir başkanın tuhaf folklorundan daha fazlasıydı. Sözlerinde, halkların kendi kaderini tayin hakkı ve egemenliğinin bağlayıcı olmayan kavramlar olduğu yönünde bir tutum belirgindir.

Trump artık harita üzerinde mülkiyet fantezileriyle yetinmiyor, yurtdışında tek başına askeri operasyonlar yürütüyor. Eylül ayından bu yana Karayipler ve Doğu Pasifik’te, çalışanlarının uyuşturucu taşıdığını iddia ettiği gemilere saldırılar düzenliyor. Trump, askeri operasyonları savaş hukuku ile meşrulaştırıyor. ABD’yi Lâtin Amerikalı narko-teröristlerle silahlı bir çatışma içinde görüyor.

Suçluluk savaş nedeni değildir

Washington’un hukuki hilesi çok açık. Suça savaş ilan edenler, polis hukukundan savaş hukukuna geçmeye ve şüphelileri savaşçılara dönüştürmeye çalışıyor. Ancak uyuşturucu kaçakçılığı, bir ülkenin halkı için sonuçları ne kadar yıkıcı olursa olsun, böyle bir çatışmayı haklı çıkarmaz. Uyuşturucu kartelleri devlet değildir, sürat tekneleri de zırhlı taburlar değildir. Bu kavramsal bir ayrımcılık değil, uluslararası hukukta şiddet yasağının özüdür. Silâhlı çatışmanın eşiği yüksek olduğunda, ölümcül şiddetin meşrulaştırılması en uç istisna olarak kalır.

Hukuk devletleri suçlarda soruşturma, tutuklama, dava ve mahkeme süreçlerine güvenir. Tekneleri bombalayarak insanları öldürenler, onların adil yargılanma hakkını elinden alırlar. Kendilerini yargıç ilan ederler ve sadece şüpheye dayalı olarak infaz yaparlar. Son petrol tankeri el koyma olaylarında da Washington, savcı, yargıç ve infazcı rolünü tek başına üstlenerek, uluslararası meşruiyet olmaksızın ulusal çıkarlarını dayatmaktadır.

Çıkarlar ve hukuk

Bu uluslararası hukuk nihilizmi elbette Trump’ın ikinci döneminin bir ürünü değildir. Trump, ilk döneminden itibaren uluslararası kuruluşlardan ayrılmış ve çok taraflı anlaşmaları çözümden çok sorun olarak görmüştür. Bunların hiçbiri yeni değildir. Birçok selefi de Amerikan çıkarlarını uluslararası hukukun üstünde tutmuştur.

Ronald Reagan, 1985 yılında, Amerika Birleşik Devletleri’nin neredeyse dört on yıl önce Uluslararası Adalet Divanı’nın genel yargı yetkisine tabi olduğunu belirten bir bildiriyi geri çekti. Bundan önce, hükümeti Nikaragua ile bir hukuk davasında yenilgiye uğramıştı. Tam da bu ülke, dünya mahkemesinden çekildi.

Uyuşturucu kartelleri devlet değildir, sürat tekneleri de zırhlı taburlar değildir. Bu kavramsal bir ayrıntı değil, uluslararası hukukta şiddet yasağının özüdür. Silahlı çatışmanın eşiği yüksek olduğunda, ölümcül şiddetin meşrulaştırılması en uç istisna olarak kalır.

Hukuk devletleri suçlarda soruşturma,........

© Turkish Forum