menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mizan Bir'ey sorumluluğu

6 0
09.12.2025

MİZAN/BİR'EY SORUMLULUĞU

​"Çizgili kağıda yazı yazmayı reddederken, başkasının çizdiği çizgiden gitmek özgürlüğüme dokunuyor." - Cevat Şakir Kabaağaçlı¹

​Yıl 2025.
Sahi neler oluyor?
Say say bitmez! dediğimiz soru(n)lar,
Güçlülerin hakimiyeti
Ve,
Yokoluşa sürükledikleri insanlar, insancıklar...

Hayatın içinde, "​kendimizi sanki soluk alamamaktan dolayı boğuluyor gibi hissettiğimiz ya da kollarımızdan ve bacaklarımızdan zincirlenmiş gibi hissettiğimiz zamanlar ve çevrenin baskısından dolayı beynimiz de durmaya zorlanmış, adeta ağlara takılmış bir balık gibi bağırmak istiyoruz sesimiz çıkmıyor, çırpınmak istiyoruz kımıldayamaz haldeyiz ki, bu bir özgürlük sorunu olmalı..."²

Bakınız,
"Tarımda, sanayide, turizmde, eğitimde, ulaştırmada, sağlık sektöründe... Say da say!
Bizi yoksul kılan bir zihniyet, bir zehirli üslup mu var?"³

"Bugün dünü arıyoruz, yarın da bugünü arayacağımızdan şüphemiz yok mu?
Bozulduk ağa bozulduk, dünya kökünden bozulmuş ve üstüne bastığım topraklar ayaklarımızın altından kayıyor sanki!"⁴

Galiba, bir çöküşün kronolojisi gibi...
"Nereye elimizi atsak dökülüyor. Dökülmemiş, laçkalaşmamış hiçbir şey yok. Bir memleket bu hale nasıl getirilir, nasıl gelir, bunu akıl almıyor. Her yerde, her şeyde bir çürüme. Yoksulluk gırtlağa kadar, cehalet ise almış yürümüş!"⁵

Gelin, nasıl oldu da böyle bir düzene teslim olduğumuzu sorgulayalım desek, totalitarizm ve "kötülüğün sıradanlığı" kavramları üzerine dair çalışmalardan çıkan o acı tesbitler: "kötülüğün büyük kısmının, iyi ya da kötü olmaya asla kendi başına karar vermeyen insanlar tarafından yapıldığı"⁶ ve "dünya tehlikeli bir yer ama bunun sebebi kötülük yapanlar değil, olup biteni izleyip hiçbir şey yapmayanlardır"⁷ uyarıları...

Görevimiz, bireysel düşünmeyi bırakan, otoritenin kararlarını sorgulamayan ve neticede yaşadığı kötülükleri bile normal görmeye alışanlara sadece bir hatırlatma olabilir. Mesela bir Uygur Atasözü: "bugün göz yumduklarınız, yarın size göz açtırmayacak olanlardır" der. Yine, "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyerek yaşattığınız yılanların, bir sonraki hedefi siz olursunuz"⁸ sözü de bunu netleştirmekte diye düşünüyorum.

İşte,
Hâlâ "tek başıma ne yapabilirim ki?” diyerek geriye çekilip yavaş yavaş ‘yokoluşunun’ sessiz parçası olanlara bir uyarı daha: "Tanrı, harekete geçmeyene yardım etmez.”⁹

Esasen,
Dünyayı biat edenler değil, hep "hayır" diyenler, "eyy!" diyenler değiştirmedi mi?
"İnandığını, getirisine götürüsüne bakmadan haykırabilmek dünyanın en büyük onuru ve mutluluğu olduğu, aksini savunmanın ise en büyük onursuzluk, ızdırap ve vicdan azabı olduğu unutulmamalıdır."¹⁰

Bilmeliyiz ki, "insan ne kadar çok şey bilirse bilsin, eğer o bildikleri düzenli, sıralı ve birbiriyle bağlantılı değilse faydalı ve yaratıcı ol(a)maz. İdeal bir düşünme veya eylem; bir bilinçlilik ve düzen gerektirir."¹¹ Hatta, düşünmekten, sorgulamaktan, konuşmaktan vazgeçersek yaşadığımız toplumun bağışıklık sistemi çöker ve aptallığın cesaret bulacağı bir ortam doğar ve karanlığın ışığı suçladığı bir zihniyetle gelen çaresizliğin yarattığı "sessizlik dünyasında" da adalet değil otorite konuşur hale gelir.

Zaten, "bugün kötülük dediğimiz bir kişiden değil de bir çağın içinden akıyor gibi... Artık ülke, adı konmamış bir cinnetin içinde sürükleniyor, öyle ki söylemekten çekinsek de bir şeylerin bozulduğunu hissetmiyor muyuz?
Çürüme ilerlemiş, sistem kendi başına şiddet üretir olmuş: denetimsizlik, yoksullaşma, ucuz ve güvensiz çalışma düzeni, kurumların koruyucu görevlerini yapmaması vb... Toplumun, bireyden daha tehlikeli olabildiği bir zamanda bu kötülük, bu şiddet boş bırakılan kurumlardan, ertelenen adaletlerden, görmezden gelinen sorumluluklardan akıyor ki, bizi kim koruyor ve daha büyük tehlike ona 'alışmak' mıdır?"¹²

Acaba! Gerçekten istenen bu olabilir mi?
Elbette ki, "Hayır!"
Ama bir mesele var; "herkes dünyanın düzene girmesini istiyor ama çabayı başkasından bekliyor, pasifliğini de bir sorun olarak görmüyor, sadece etrafa bakınıp 'canım, herkes öyle, herkes benim gibi' diyerek rahatlıyor hatta kendisini haklı da buluyor. Bu, adeta bir sürü psikolojisi ve düşündürücü değil midir?"¹¹

Mesele varoluşumuzun sessizliğinde saklı gibi... İçinden geçtiğimiz ve bize mutsuzluk ve umutsuzluk hissettiren dönemde; aklımızdan........

© Toplumsal