Her Düşüşte Direnerek Yerden Kalkıştır Yaşamak |
Saat dokuzu gösteriyordu, hava kapalı ve yağmur yağacağının sinyallerini verircesine bulutlar kuzey doğudan hafiften rüzgârın etkisiyle şekilden şekille bürünüyor, zeytin ağaçlarının aralarında ve binaların çatılarında kargalar kalkıp konuyorlardı. Kumrular elektrik tellerine dizilmiş gagalarıyla teleklerinin bakımını yapıyor ya da yiyecek bulma umuduyla yol kenarlarında geziniyorlardı. Hava fazla soğuk değildi, yetmiş yaşını devirmiş ve biraz da sağlık sorunları yaşayan Miran her gün yaptığı sabah yürüyüşüne hazırlanırken balkona çıkıp mavi denize, bulutlu gökyüzüne ve yeşil zeytin ağaçlarına bakarak derin bir nefes alıp: “Haydi çık, yürüyüşünü yap!” diye kendine katı buyruğunu verdi. Kahvaltısını yaptı ve çıktı.
Yürüyüşünü yaptığı İğdeli Plajı ile oturduğu ev arası yaklaşık on beş dakikalık yürüyüş mesafesinde. Serçe, kumru ve kargaların sesini ve çöp konteynerlerinin çevresinde karınlarını doyurma telaşı içinde olan kedi ve köpeklerin hırlaşmalarını saymasak sokak ve caddeler sessizdi. Gezinen insan, gelip geçen araba yoktu.
Miran evden çıkarak kendini yormadan yavaş yavaş denize doğru yürüdü. Şubat ayı olmasına rağmen hâlâ bazı zeytin ağaçlarının üzerinde tek tük kalmış siyahlaşmış zeytin tanelerine gözü ilişti; sevgiyle onlara baktı ve aklından bazı şeyler geçse de istiridye gibi kendi iç dünyasına kapanıp yürüdü. Eller cepte sahile vardı. Denizin üzerinde siyah bir kartal açık kanatlarını hiç çırpmadan süzülerek uçuyordu. Deniz hafiften esen rüzgârın etkisiyle kıyıyı dalgalarıyla yalıyor, dalgalar yorulmaksızın gidip geliyordu. Miran engin denizi seyrederken birden özlemin yalnızlığını içinde hissetti ve geçmişte yaşadıkları aklına geldi, hüzünlendi. Sonra içten gelen bir özlemle dans eden dalgaların şarkısını dinleyerek denizin mavisinde gözlerinin ve gönlünün pasını sildi, martıların uçuşunu izledi. Fazla beklemeyip derin bir nefes alıp yürüyüşüne devam etti. Sahilde sağa sola atılmış su, meşrubat ve bira pet ve........