Bundan yaklaşık 66 sene önce, ülke nüfusunun % 70'i köylerde yaşadığı bir zamanda; Ordu ilinin Perşembe ilçesinin Okçulu adıyla bilinen bir köyünde dünya gelmişim.
Karanlıkta etrafı aydınlatan ve adına elektrik denilen şey ülkenin sadece üçte birinde vardı. Biz sadece adını duymuş kendisini belli bir zamana kadar görmemiştik.
Gaz lambası denilen aydınlatıcı gecemizi kendi kudretince aydınlatıyordu. İşte böyle bir dönemde köyümde kurulan ilkokul ve ortaokulu bitirip “şehir” denilen yerde lise tahsiline başlamıştım.
Perşembe Lisesi yeni açılmıştı ve ben ve benden yaşça büyük bazı kişiler tahsilini yapmak için orada tahsil görüyordu. Hepimiz aynı ilin, hatta aynı ilçenin muhtelif köylerinden geliyorduk. Şehir çocukları hariç köyden gelenlerin hiçbiri elektrik görmemişti.
Daha bir yıl tahsil görmeden ailem İstanbul'a göçtü. Tabii benim de naklimi İstanbul'a aldılar. Kasımpaşa Lisesinde eğitimime devam edecektim.
O zamanlar herkesi İstanbullu sanıyordum. En şaşırdığım soru “Nerelisiniz?” sorusuydu. Ben “Bu şehir çocukları ne kadar akıllı. Yabancı olduğumu hemen anladılar” diye düşünüyordum. Meğer İstanbullu diye birileri yokmuş. Hepsi de benim........