Ulus devletlerin çöküşü…

Email: [email protected]

Twitter: @demetce

“Osmanlı’da Türk vezir yoktu” ve “Fransız Devrimi’nden sonra başlayan milliyetçilik akımları sonucu ulus devletler kuruldu” cümlelerini pek çok kez duymuşuzdur.

İmparatorluklarda yönetici elitlerin başka başka milletlerden olmasını bugünün normlarıyla anlayamıyoruz. Tıpkı ülkemiz kurulurken ayrımın Müslüman olanlar veya olmayanlar üzerinden yapıldığı gibi. Yakup Kadri’yi okuduğumuzda da millet bilincinin bu topraklara ne kadar geç geldiğini görüyoruz. Kavramlar, olgular ve kimlikler çoğu zaman içinde yaşarken anlayamadığımız biçimde değişiyor. Fransız Devrimi gerçekleşirken kimsenin “Hadi ulus devletlerin kurulmasına önayak olalım” diye plan yaptığını düşünmüyorum. İnsan ve toplum her zaman rasyonel ve öngörülebilir değil çünkü.
Ulus devletlerin olmaması iyi midir kötü müdür bilmiyorum. Tabii ki ulus devlet doktrinine doğmuş büyümüş biri olarak bana -ve bize- normal ve olması gereken buymuş gibi geliyor. Ulus devletlerin kapitalizm ve küreselleşmeye ek olarak göçlerle de yıkıma doğru gittiğini düşünüyorum.

Kimilerine göre ise gelecekte devlet kavramı tamamen ortadan kalkacak ve dünyayı şirketler yönetecek. Öyle mi olacak bilmiyorum ancak böyle bir olasılık elbette var. Bu daha mı iyi olacak yoksa daha kötü mü bir fikrim yok. Elitlerin demokrasisinden söz eden de var yapay zekâya umut bağlayan da.
Bazı olaylar ve gelişmeler bazı sonuçlar verecek; bu kesin ancak tıpkı Fransız Devrimi’nde olduğu gibi bunun sonuçlarının planlanabileceğini düşünemeyiz.
Ulus devletlerin sonunun geldiğini düşünen teorisyenler ya Avrupa Birliği gibi daha geniş yapılara ya da şehir devletlerine dönülebileceğini söylüyor.
Yaşanılıp görülecek.
Ulus devletlerin sonunun geleceğini anlatan aynı ismi taşıyan iki kitap yazıldı 1995 yılında. The End of the Nation State (Ulus Devletin Sonu)… Eski Fransız diplomat Jean-Marie Guéhenno ve Japon organizasyon teorisyeni Kenichi Ohmae aynı ismi taşıyan kitaplarında, devlet organizasyonunun ya çok uluslu yapılara (Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler gibi) ya da küçük bölge veya şehir ülkelerine dönüşeceği tezini ortaya attı.
Fakat iki ismin de dikkate almadığı başka bir gerçek 21. yüzyılın ikinci ve üçüncü on yılında karşımıza çıktı: Göç.

İster Berlin’in göbeğine duvarlar örülsün örülsün ister ABD-Meksika sınırına insan hareketleri tarihin hiçbir döneminde engellenemedi. Elbette engellenebilir ancak bunlar hiç de insani olmayan yöntemleri gerektirdiği için yapılamazdır.
Daha önce bu köşede üç ayrı yazıda göç konusunu işlemiştim. Göç ve Yıkım yazılarımı (1-........

© Tele1