Afyonkarahisar deyince aklıma neler geldiğini düşündüm. Mermer, termal, kaplıca, Başkomutanlık Meydan Savaşı, Frig Vadisi ve bu karasal şehirde 90’ların ikinci yarısında genç bir üniversite öğrencisi olarak bunalıma giren Deniz…
Deniz ile mektuplaşırdık. Genç bir kadın olarak şehirde yaşadığı güçlükleri anlatır, mektuplarının sonunda ona yazmam için yalvarırdı. Hiç unutmuyorum bir mektubunu “Bana şiir yaz Demet” diye bitirmişti; hâlâ saklarım. Daha sonra pek çok kez gittim Afyon’a. Pek çok arkadaşım oldu Afyon’dan. Frig Vadisi’nde koştum. Tazlar Köyü’nde danaları sevdim. Ah evet, Tazlar Köyü… İlk romanımın bir bölümünün geçtiği o rakımı yüksek köy… Afyon denizden bir kilometre, Tazlar ise 1.3 kilometre yüksekte…
Denizden uzaklaştıkça insan, denizden yükseldikçe hava kuruyor mu ne? Hep bir sebebim oldu Afyon’la ilgilenmeye… En son geçen hafta 4-8 Eylül tarihleri arasında Afyonkarahisar’da yapılacak Dünya Motokros Şampiyonası (MXGP) ve NG Afyon Motofest tanıtım toplantısı için kısacık da olsa uğradım bu kaymağı ve sucuğu meşhur memlekete.
MXGP’ye, Türkiye dahil 25 ülkeden 150’ye yakın yarışmacının katılacağını, geçen yıl düzenlenen festivali 400 bin kişinin izlediğini, tüm dünyadan 3.5 milyar insanın ekranların başından yarışları takip ettiğini öğrendim. Afyon’un böylesine ‘hızlı’ olduğunu bilmiyordum. Üstelik motosiklet yarışları öncesi şehirde verilen konserlerle ‘festival’ adının hakkının verildiğini de öğrendim. Afyon’un böylesine neşeli olduğunu da bilmiyordum.
Zihnime 90’larda işlenen kasvetli şehrin yerini hızlı ve neşeli bir kent........