Adnan, Hoca ve Koca 

Email: [email protected]

Twitter: @demetce

Henüz yeni reşit olduğumuz yıllar… 1990’ların ikinci yarısı… Rock müzik dinliyoruz, barlara gidip bira içebiliyoruz diye çok mutluyuz. Ortak yaşam zevklerinin buluşturduğu birkaç kişilik bir kız grubumuzda en çok edebiyat, sinema ve müzik konuşuyoruz.

Günlerden bir gün kızlardan biri, pislik bir çocuğa âşık oldu. Pislik derken, gerçekten pisti. Üstü başı dökük, kıyafetleri lekeli, suratı sürekli terli, dişleri fırçalanmamaktan ‘kahve’ rengi…
Pis olduğu kadar kötü alışkanlıkları da vardı. Hiçbirimiz Mustafa’yı sevmedik. Arkadaşımızı her tondan uyardık ama dinletemedik. Mustafa da Mustafa! Ne adamın pis olduğunu görüyor, anlıyordu ne de maddi- manevi sömürüldüğünü. Üstelik aşkı da karşılıksızdı; Mustafa onu sevmiyordu. Ondan başka herkes bu gerçeği görüyordu.
Annesi ve babası da perişan olmuştu. Babası Zekeriya, ki kendisine ‘Zi’ diye seslenmemizi isterdi, evlerine gittiğimizde bize iyi kalite şaraplar ikram eden bir adamken bir anda Karadenizlilere özgü silah tutkusunu anımsamıştı. “Bu pis herifi karşıma damat diye getirirse onu g*tünden vururum” demişti.

Arkadaşımız, Mustafa uğruna herkesi önce karşısına aldı sonra da geride bıraktı. Ailesiyle koptu. Bizimle koptu. Okuldan koptu. Muhteşem bir yalnızlık yarattı kendine. Sonra Mustafa onu aldattı. Bu aldatmadan da Mustafa değil, onu ‘ayartan’ kız suçluydu. Adam onu kapıya koydu. Benzetme olarak değil bayağı evden kovdu ve kilidi değiştirdi. Arkadaşımız birkaç gün kapıdan ayrılmadı. En sonunda Mustafa sayesinde ailesi haberdar oldu da günlerdir aç susuz oturma eylemi yaptığı daire kapısının önünden aldılar.

Lape’de kısa bir mola, biraz terapi derken arkadaşımız hayatın gerçeğine........

© Tele1