İSYAN AHLÂKI VE MEHMET AKİF

İSYAN AHLÂKI VE MEHMET AKİF

Prof. Dr. Ahmet SEVGİ

“İsyan” ve “ahlâk” kelimelerinin bir arada zikredilmesinin yadırganacağını biliyorum. Öyle ya, isyanın ahlâkı mı olur? İsyan isyandır. İtaatsizlik etme, baş kıldırma ahlâk dışı bir davranış değil midir?

İtaat etmeyi, sadakati, “Siz daha iyi bilirsiniz” yahut “Gelen ağam, giden paşam” demeyi alışkanlık haline getirmiş toplumlarda; karşı çıkmak, yanlışa yanlış demek saygısızlık hatta nankörlük sayılır. Bize hep itaat etmeyi, eleştirmemeyi telkin ettiler. Maalesef, yanlış yapıldığını bilsek bile yapılan hatalarda bizim anlayamayacağımız bir hikmetin olduğuna inandırıldık.

Bu düşünme tarzı ve hayat anlayışı sadece fertlerle sınırlı değil elbet. Eğitim ve öğretimimiz de buna paralel yürüyor. Soru sormayan, itiraz etmeyen, uslu oturan, emir kulu nesiller yetiştirmeye programlanmış eğitim çarkından; haksızlıklara karşı çıkan, dokuz köyden kovulsa bile onuncu köyde doğruları söylemeye devam eden aydın kafalı insanların çıkması nadirattandır.

Çok az rastlanan bu tip aydınlardan biri de şüphesiz Mehmet Akif’tir. Mithat Cemal, Akif için “Hayatının farikası isyandır” dedikten sonra şunları ilave eder:“Yalnız, dediğim gibi, çocukken kendisine ‘haksızlığa katlanmak’ temrinleri yaptırılmamış olacak ki haksızlığı bir türlü havsalası almıyordu. Bu fena terbiyeden âsî bir şair çıktı.” (Bkz. Mithat Cemal; Mehmet Akif, Türkiye İş Bankası Yayınları, Ankara-1986, s. 330-331.)

İyi ki Akif’e küçükken “haksızlığa katlanma egzersizi” yaptırılmamış. Aksi halde o:

“Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir, belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.

Adam aldırma da geç git,........

© tarihistan.org