Yakın tarihimizin gölgede bırakılan aydını: Yusuf Akçura

hakanakpinar227@gmail.com

Herkes, “Türk Milliyetçiliği’nin Fikir Babası ve Şahikası” olan Ziya Gökalp’in adını bilir; fakat millî devletimizin kuruluşunda alınteri akıtan Yusuf Akçura’yı ‘O’nun kadar bilmez, tanımaz…
“İçtimai Milliyetçilik” görüşüyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndaki Türk vatandaşlığı kavramına ilham kaynağı olan Ziya Gökalp, 1924 yılında çok genç bir yaşta vefat etmişti. Maalesef bu yüzden- ilk yılı hariç-Cumhuriyet Türkiyesi’nde yaşama fırsatı bulamadı.
Gökalp, yaşadığı dönemin gereği olarak daha çok Meşrutiyet Devri’nin aydınlarından biri olmuştur. Ziya Gökalp, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin (İTC) içinde ve cemiyetin politikaları doğrultusunda faaliyet göstermiştir. Akçura ise Atatürk gibi İttihatçılar’a mesafeli olan, Meşrutiyet’in yanısıra Cumhuriyet döneminde de mücadele veren bir fikir ve dava adamıdır.
Ziya Gökalp, daha çok İttihatçı çizginin, Yusuf Akçura ise Atatürk dönemindeki millî CHP çizgisinin fikir ve dava olmuştur. Biri, diğerinin alternatifi veya karşıtı değildir tabi ki… Her İkisi de kendi dönemleri içinde Türk Milliyetçiliği’nin kavgasını vermiş; aralarında görüşleri itibariyle sadece ton ve yöntem farklılıkları olan değerli münevverlerdir. İkisi de bizim münevverlerimizdir.
Akçura, Türk Aydınlanma Devrimleri’nin arka plandaki hazırlayıcılarından olmakla birlikte, bir bakıma millî Türk devletinin görünmez ideologlarından biridir. Yusuf Akçura, Türk Millî Devleti’nin kuruluş esasları, 1924 Anayasası’nın ruhunu oluşturan millî prensiplerin benimsenmesi, halifeliğin kaldırılması ile cumhuriyetin ilanı gibi temel konularda hep Atatürk’ün yanında ve “O’nun fikir yoldaşı” olarak hareket etmiştir. Hatta uzman ve danışman olarak Atatürk ile beraber geceli-gündüzlü mesai yapmıştır.
Akçura, sadece bir fikir adamı, bir kalem efendisi değildir. Atatürk’ün Millî Mücadele dönemindeki silah arkadaşlarından biridir. Garp Cephesi’nde, omuzlarındaki redif yüzbaşı rütbesiyle askerlik yapmıştır.........

© Tanyeri Haber