Diğer
T24 Haftalık Yazarı
04 Ekim 2024
İstanbul Tiyatro Festivali İKSV’nin çatısı altında 1990’larda ilk başladığında her yıl düzenlenirdi. (Tarihçeye göre aslında ilki 1989 yılında gerçekleştirildi.) Sonra, uzunca bir dönem iki yılda bir yapıldı, uluslararası çok özel yapımlara ulaşabilmek ve yerli sıra dışı, nitelikli, özel işleri izleyebilmek için iki yıl beklememiz gerekirdi. Yıllar boyu ne ufukları açmış ne çok genç tiyatro heveslisine ilham olmuş sayısız efsane oyunu/oyuncuyu İstanbul seyircisiyle buluşturan değerli festivalimiz bir süredir neyse ki yine her yıl yapılıyor ve 2022’den beri yeni bir yaklaşım belirledi. Artık her yıl programın küratörlüğünü tiyatroya verdiği hizmetlerle kendini kanıtlamış bir tiyatro insanı yapıyor. Bu yıl 22 Ekim-19 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek 28. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin küratörü, son derece yaratıcı, bol ödüllü, dünya standartlarında yapımları ve üretkenliğiyle tiyatromuzun gururu Mehmet Birkiye. Tabii Birkiye’nin birikimi ve yetkinliği programa son derece yansımış. Uzun zamandır bana en heyecan veren tiyatro festivali programı diyebilirim. 5’i yabancı, 14’ü yerli toplam 19 yapımın neredeyse her biri çok özenle seçilmiş, ilginç, merak uyandırıcı; mümkün olsa hepsini izleyeyim/izleyelim derim ama tabii ayakları yere basmak ve bir seçim yapmak lazım. Yabancılardan başlayalım, onlarda gerçekten hiç boş yok ve hepsi özel ilgiyi hakkediyor.
Yabancı konuk ülkeler Almanya, Fransa, Japonya, Sırbistan ve Romanya ve seçkide sıra dışı Shakespeare yorumlamaları öne çıkmış. Beş yabancı oyundan üçü Shakespeare’in en çok sahnelenen oyunları… Öncelikle çağdaş tiyatronun ve festival seyircisinin “star” yönetmeni Ostermeier’le bir kez daha buluşacağımızın müjdesini verelim. Klasiklere getirdiği çağdaş ve sıra dışı yorumlarına bayıldığımız Ostermeier, daha önce Nora Bir Bebek Evi, Hamlet ve Bir Halk Düşmanı rejileriyle büyülemişti. Bu yıl topluluğu Schaubühne Berlin ve Shakespeare’in 3. Richard’ıyla seyirci karşısına çıkacak. 3. Richard’ı 10 yıl önceki efsane Hamlet performansı bazılarımızın hala aklında olan Lars Eidinger’in canlandırıyor olması muhteşem. “Kötülüğün var olduğunu kabul etmek zorundasınız” diyor Ostermeier bir röportajında “Bence şunu sormalıyız: Eğer içinde yaşadığı dünya ona hazır olmasaydı, Richard var olabilir miydi?” Shakespeare’in ilk eserlerinden olan 3. Richard oyununun baş kahramanı grotesk görüntüsü, hırsı, azmi ve ahlaksızlığından aldığı keyifle tiyatro tarihinin en kötü ama izlemesi en zevkli karakterlerinden. İlk kez 1500’lerin sonunda sahnelenen oyunda çirkin, kambur ve sakat Richard Gül Savaşları’ında kardeşi Edward’a cinayetlerle iyi hizmet etmiş, savaş zaferle bitmiş ve Edward kral olmuştur. Fakat Richard huzur bulamamıştır, tek amacı kendinden üstün hiç kimse kalmayana dek herkesi birbirine düşürüp kan dökerek taht yolunda ilerlemektir. Tabii kötülüğünün ve bitmez nefretinin kökeninde kendisinden nefret etmesi yatar. Ostermeier’in rejisinin baştan çıkarıcı, rahatsız edici, düşündürücü ve bu korkunç karaktere karşı bile merhamet uyandırıcı bir derinlikte ve de şahane olacağını ön görmek hiç de zor değil.
Shakespeare’in bir diğer süperstar oyununu, Macbeth’i usta Shakespeare yönetmeni Sırp Nikita........© T24