menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yarım kalan köprü: Türkiye-AB ilişkilerinin yeniden inşası mümkün mü?

18 0
tuesday

Diğer

02 Aralık 2025

1999’da AB üyeleri tarafından Türkiye aday ülke olarak resmen kabul edildi. AKP'nin iktidara gelmesinin ardından ise 3 Ekim 2005'te tam üyelik müzakerelerine geçildi

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişki, yarım kalmış bir köprüye benzetilebilir. Bir ucu Ankara’da, diğer ucu Brüksel’de uzanan bu köprü, zaman zaman sağlam taşlarla örülmüş, zaman zaman da siyasi rüzgârlarla çatlamış. Bugün hâlâ konuşuluyor, ayakta ama tamamlanmayı bekliyor.

Bir zamanlar televizyonlarda sıkça Türkiye-AB ilişkilerini anlattığım ve o dönemde "Zeynel Lüle Brüksel’den bildiriyor" diye kulaklarda kalan zamanları hatırlıyorum. 30 yılı aşkın bir süre Strasbourg ve Brüksel’de ve daha sonra da Türkiye’de gazeteci olarak emek verdiğim yıllar…

Müzakerelerin başlamasıyla hız kazanacağını düşündüğümüz ilişkiler, iki tarafın da ‘ipe un sermesiyle’ adeta demokrasiye inananları hayal kırıklığına uğrattı. Emekler boşa gitti, AKP iktidarı ve Avrupa’daki ırkçıların ekmeğine yağ sürüldü. AKP Türkiye’de, AB’nin baskısından kurtulup demokrasiyi askıya aldı, Türkiye’nin ‘Müslüman’ çoğunluğunu bahane ederek üyeliğine karşı çıkan Avrupalı sağcılar da Türkiye defterinin kapanması konusunda istediklerini elde ettiler.

CHP’nin cuma günü kurultayda gerçekleştirdiği ‘Parti Programı’ çalışmalarını yakından izleyince ve de AB konusundaki kararlı tutumunu görünce, bu defterin yeniden açılabileceği umudunu taşıdım. Bugüne kadar bu konuya büyük emek verenler arasında olduğum için, "Acaba olur mu?" sorusunu sorma ihtiyacı hissettim.

1959’da Avrupa Ekonomik Topluluğu’na yapılan başvuru, 1963 Ankara Anlaşması ve 1995 Gümrük Birliği, Türkiye’nin Avrupa yolculuğunun kilometre taşları oldu. 2005’te müzakerelerle tam üyelik hayali yeniden canlandı. Ancak Kıbrıs sorunu, demokratikleşme eksiklikleri ve AB’nin genişleme yorgunluğu süreci yavaşlattı.

AB, Türkiye’den hukukun üstünlüğü, insan hakları ve demokratik standartlarda ilerleme bekliyor. Türkiye ise AB’den üyelik perspektifinin korunmasını, vize serbestisini ve güvenlik işbirliğini talep ediyor. Bugün tablo daha sınırlı: AB, Türkiye’yi “stratejik ortak” olarak tanımlıyor. Göç yönetimi ve enerji güvenliği, ilişkilerin merkezinde.

Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı hâlâ AB…

En büyük eksiklik ise, demokrasiyi askıya alan, yargıyı adeta bir aparat olarak kullanan iktidarın, bu alanda hiçbir adım atmaması ve AB’yi ‘çıkar işbirliği’ kisvesinde göçmenlerle sınırlı........

© T24