menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Meclis’te raporlar, sokakta demokrasi açlığı…

14 1
22.12.2025

Diğer

22 Aralık 2025

TBMM’de siyasi partilerin komisyona sunduğu raporlar, Türkiye’nin geleceğine dair farklı vizyonları ortaya koyuyor. AKP ve MHP güvenlik merkezli bir çizgide ilerlerken, CHP demokratikleşme ve hukuk devleti vurgusunu öne çıkarıyor. DEM Parti ise Kürt meselesine demokratik çözüm perspektifinden bakıyor.

Ancak bu raporların tartışıldığı bir ülkede, sokakta bambaşka bir tablo var: kayyım uygulamalarıyla seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor, gazeteciler tutuklanıyor, muhalefet partilerine baskı artıyor.

Guillermo O’Donnell’in “delegatif demokrasi” kavramı, tam da bu durumu açıklıyor: seçimler yapılır, ama iktidar halkın iradesini sürekli aşındırır. Türkiye’deki kayyım uygulamaları, bu kavramın canlı bir örneği. Halkın iradesi sandıkta yok sayıldığında, barış masasında güven tesis etmek mümkün mü?

Diğer yandan Suriye’deki 10 Mart Mutabakatı, Ankara’nın güvenlik kaygılarıyla doğrudan bağlantılı. Mutabakat, SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonunu öngörüyordu. Ancak uygulama eksikliği, mutabakatın “zaman kazanma” stratejisine dönüştüğünü gösteriyor. Ankara, bu sürecin başarısızlığını kabul etmiyor ve baskıyı artırıyor.

Burada da Robert Dahl’ın “polyarchy” teorisini hatırlamak gerekiyor: demokratik çoğulculuk olmadan dış politikada barış söylemi inandırıcılığını kaybeder. İçeride muhalefeti susturan, basını baskılayan bir iktidarın dışarıda barış arayışı, uluslararası ilişkilerde güven üretmez. Bu, akademik literatürde “iç-dış politika bağlantısı” yani, “two-level game” teorisi olarak bilinir: içeride otoriterleşme, dışarıda barış girişimlerini baltalar.

Barış süreçleri üzerine yapılan akademik çalışmalar üç temel önkoşulun önemine işaret eder:

1. Demokratik temsilin güçlendirilmesi – Halkın iradesinin sandıkta ve kurumlarda yansıması.

2. Basın özgürlüğü ve kamusal tartışma – Gazetecilerin ve akademisyenlerin sürece katkı sunabilmesi.

3. Kurumsal güven – Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğü.

Bu üç önkoşulun........

© T24