menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Aklın Ayak İzleri’nde yolculuklar (1) | Munzur’un çocukları

21 8
14.08.2024

Diğer

14 Ağustos 2024

Hep hikâyelerle hemhâl olmuş, edebiyat yaşamımı öykülerle yaşamıştım. 2024 baharı bu sefer romanla geldi.

Üç yıl süren çalışma Aklın Ayak İzleri’ni (Yusuf Nazım-Oktay Kaynak, İzbb Yayınevi) doğurdu. Ve roman, Mart-Mayıs aylarında üç cilt olarak raflardaki yerini aldı.

Bahardı ve çiçeği burnundaydı romanın. İçinde söyleşi ve imza etkinliklerinin de yer alacağı Anadolu turnesine çıkmaya karar verdim. İzmir'den başlayıp Ankara üzerinden Sivas, Divriği, Eğin, Ovacık ve Dersim’e gidip, oradan Erzurum-Kars platosunu aşarak, Ardahan'da bir hafta konakladıktan sonra Şavşat, Hopa, Fındıklı, Fatsa, Sinop derken Karadeniz Ereğlisi’ndeki son etkinliğin ardından İzmir'e geri dönüş…

Heyecanlıyım...

Dağarcığımda henüz söylenmemiş sözler, heybemde ilginç hikâyeler, beraberimizde koli koli kitaplarla düşüyoruz yola. 23 gün ve 6 bin km sürecek bu zorlu, zorlu olduğu kadar keyifli, heyecan dolu ve büyüleyici; yer yer duygulu ve oldukça hüzünlü yolculukta fedakâr arkadaşım Serhat yoldaşlık ediyor bana.

İşte böyle başlıyor Aklın Ayak İzleri’nde yolculuğumuz.

İzmir’den yola çıkıyoruz. İlk durağımız Ankara. Geceyi orada geçirip ertesi gün Sivas’a varıyoruz.

Divriği'de Ulu Camii'yi geziyoruz. Orada karşılaştığımız İstanbullu bilgisayar servisçisi Mustafa Yıldırım'ın söylediği bir cümle içimizde yer ediyor. Divriği'de iki şeyi mutlaka gezmelisiniz, diyor Mustafa. Birincisi, buranın Ulu Camii'sini, diğeri insanını... Şöyle geçin, Eğin yoluna doğru, herhangi bir köye uğrayın, sizi ağırlamadan asla bırakmazlar. Ne olur uğrayın, diyor. Öylesine emin, öylesine iddialı ki... Zamanımız yok, başka bir sefer dediğini yapmak üzere söz verip vedalaşıyoruz. Hava alacakaranlık. Geç oldu Divriği’de kalsak mı, yola koyulsak mı? Bir an önce Eğin’e varmalıyız düşüncesi baskın çıkıyor, yola koyuluyoruz.

Eğin (Kemaliye) muhteşem bir yer. KHK Yurdu’nda kalıyoruz. İlk işimiz, Profesör Ali Demirsoy Müzesi'ni gezmek. Romanda da adı sıkça geçen Ali Demirsoy'un kurduğu Doğa Tarihi Müzesi bu küçük taşra kasabasına iliştirilmiş aykırı, bir evrim anıtı gibi.

Müze müdürünü soruyoruz, şehirde değilmiş, onun yerine müzenin mimarıyla tanışıyoruz, adı Türkan Sarp. Türkan Hanım müzeye büyük katkının Şevket Gültekin tarafından yapıldığını, onunla mutlaka tanışmamız gerektiğini söylüyor. Gündüz yaptığımız Eğin gezisinden sonra akşam yemeğinde Şevket Bey'in yerine gidiyoruz. Karasu Irmağı kıyısında Doğaperest adlı bir restoran. Adını Prof. Ali Demirsoy'un lakabından alıyor. Gültekin, Ali Demirsoy'la nasıl tanıştığını anlatıyor.

“Öğrendim ki bu adam komünist. Dedim ben bu adamı boğmalıyım. Yakalarsam öldüreceğim. Ya ben ya o! Sonra adama........

© T24


Get it on Google Play