menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye’nin barışı Suriye’ye bağlanmasın

24 12462
yesterday

Diğer

24 Aralık 2025

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu

Sürecin kaderi önemli ölçüde Suriye’deki gelişmelere bağlı, bunu biliyoruz.
Hatta süreç Esad sonrası Suriye’de olan bitenler sebebiyle başladı, onu da biliyoruz.
Bir önceki süreç de Suriye sebebiyle bitirilmişti; bir daha aynısını yaşamak da istemiyoruz.
Ancak bizim ne istediğimizin ya da ne düşündüğümüzün de bir önemi olmadığını maalesef biliyoruz.
Diğer yandan Türkiye içinde yürüyen, yürümeye çalışan küçük bir barış ihtimali daha var.
Belki de bu son ihtimal.
O sebepledir ki barış gazetecileri de olanca yüksek sesimizle bu sürece sahip çıkmaya çalışıyoruz.
Hep söylüyoruz, yine söyleyelim; barışın en ufak ihtimali bile uğrunda bedel ödemeye, mücadelesini vermeye değer…

Biliyorsunuz, Meclis’te kurulan komisyonda yer alan her parti bir rapor hazırladı. Raporlarda meselenin ne olduğu ve çözümün nasıl mümkün olabileceği ele alındı.
Fakat tam da o sırada başlayan ‘uyuşturucu operasyonları’ ile ülke gündemi ‘ünlü’ isimlerin özel hayatları oldu.
Emniyet ya da savcılık tarafından sızdırılan bu özel hayat görüntüleri ve konuşmaları bazılarınca zevkle takip edilirken, insanların özel hayatları üzerinde tepiniliyor; etik ve ahlak, insan hakları ve özel hayatın gizliliği ilkeleri ayaklar altına alınıyor.
Birileri de muhakkak ki gündemin bu görüntülere yenik düşmesinden memnun, sızdırdıkça sızdırıyor!

Gelin, biz bu oldu bittilerden uzak durup gerçek gündemlerimizle devam edelim.
Meclis Komisyonu’ndaki üç önemli aktörün raporlarını okudum. CHP, MHP ve AKP’den söz ediyorum.

DEM Parti’nin raporuna bu yazıda değinmeyeceğim; çünkü onlar meseleyi, ihtiyaçları, sorunu ve giderilme yollarını zaten var oluş politikalarıyla ortaya koydular. Raporlarında da bir çelişki yok. Sebep-sonuç ilişkisinin kurulduğu, çözüm yolu ve önerilerin yer aldığı gayet tutarlı bir rapor ortaya koymuşlar.

Peki ya MHP?
Sürecin başını çeken, Meclis’te DEM Partililerin elini sıkarak süreci başlatan, sürecin baş aktörü olan, Öcalan’a “kurucu önder” diyen, “Gerekirse İmralı’ya ben giderim” diyen Devlet Bahçeli’nin partisi MHP’nin hazırladığı rapora bakalım isterim.
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki MHP, raporunda barıştan ziyade güvenliği vurguluyor. Siyaseti, hakları ve demokratikleşmeyi terörün tasfiyesinden sonra konuşulması gereken başlıklar olarak konumluyor ve “Türkiye’ye özgü” sert ama kontrollü, devlet merkezli bir çözüm modelini savunuyor.

“Türkiye’de yaşanan Kürt meselesi esas olarak bir ‘terör ve güvenlik sorunu’dur; çözümün ön koşulu PKK’nın silahsızlandırılması ve tasfiyesidir. Hak ve özgürlükler alanındaki ilerlemeler ise ancak terör tamamen gündemden çıktıktan sonra olabilir” diyor.

Oysa aylardır sürmekte olan görüşmeler, toplantılar ve İmralı’yla yürütülen süreç bize çok daha farklı bir şekilde sunulmuştu. Bahçeli’nin Kürt meselesini siyasi bir yerden de okuduğu, meselenin özüne baktığı izlenimi oluşmuştu. Meğer tam öyle değilmiş.

Süreç aşamalı olarak ilerleyecek,........

© T24