Artık Kürtlere akıl vermeyi bırakın ve kendi çözüm önerilerinizi ortaya koyun!
Diğer
18 Ekim 2024
Bu yazıya rengimi belli ederek başlamayı tercih ediyorum.
Mesele barışsa, nereden geldiğini, neden geldiğini veya sağlam temellere oturup oturmadığını sorgulamadan önce direkt yeşil ışık yakacak olanlardanım.
Herhalde geride bıraktığımız 22 yılın sonunda iktidar ve ortağına yönelik görüşlerim sorgulanamayacak kadar nettir diye düşünüyorum.
Ama toplumsal bir barışa ekmek kadar, su kadar ihtiyacımız olan bugünlerde, aklı başında kimsenin de barışı konuşmaya, barış ihtimalini sahiplenmeye bir itirazı olmayacaktır, olmamalıdır diye düşünüyorum.
Ha “Peki ama bu adamlarla barış mümkün mü” sorusu da oldukça gerçekçi, kabul ediyorum.
Ama ben, hele de devletin barışı dillendirdiği bir zeminde nedenine bakmaz, bu dillenme hâlinden istifade edip toplumun genelini kapsayan ‘neden barışa ihtiyacımız olduğu’ ve ‘bunun nasıl gerçekleşebileceği’ üzerine çalışmalar yapmayı, çabalamayı toplumsal bir görev kabul ederim.
İşin bu kısmını netleştirdiysek şimdi başa dönelim.
Bu estirilmek istenen, konuşturulmak istenen ‘olası’ yeni barış sürecinin yeniden yeşertilmesi durumu MHP lideri Devlet Bahçeli’nin Meclis’te DEM Partili siyasetçilerin elini sıkmasıyla başladı.
Planlı, bilinçli, düşünülmüş bu ‘tokalaşma anı’ hızla bir ‘yeni süreç’ imajının da ortaya sürülmesiyle devam etti.
Özellikle de muhalefetin hazırlıksız yakalandığı bu hamlenin ardından çürüyen gazetecilik mesleğinin her konuda konuşmayı kendine hak sayan isimleri bir bir iddialar ortaya atmaya başladı.
Öyle bir boyuta geldi ki bu iddialar, benim bile kafam karıştı, inanın.
O sebepledir ki, ben de Kürt siyasetinin tanınmış isimleriyle bir dizi sohbetler yaptım. Röportaj değil, sohbet!
Yazmak için değil anlamak için!
O sebeple de kimsenin adını ve beyanını kullanmayacağım yazıda.
Maksadım benim bile kafamı karıştıran, bu ‘sağlam ve net bilgiler’ gibi ortaya saçılan ‘haberlerin’ temelini anlamaktı.
Öncelikle ‘bilgi olduğu iddiasıyla’ ortaya saçılan bazı söylentileri açıklığa kavuşturalım ve Abdullah Öcalan konusunda köpürtülen iddiaların gerçekliği meselesini bir netleştirelim isterim.
Ne diyor bu her konunun uzmanı ‘meslektaşlarımız’, “Öcalan ve Kandil arasında bir görüşme oldu. Öcalan silah bırakmak yönünde örgüte görüş bildirdi.”
Bu iddianın hiçbir temeli yok. Önce bunu söylemeliyim. Temeli bırakın, bu iddianın gerçekliğine dair bir ipucu dahi yok.
Abdullah Öcalan 44 aydır avukatlarıyla, ailesiyle veya başka bilinen kimse ile görüştürülmüyor, telefon hakkı da yok.
Zaten ‘tecrit meselesi’ bildiğiniz gibi Kürt siyasetinin hâlâ çözüm beklediği başlıca konulardan biri.
Şayet devlet kendi içinde görüşmeler gerçekleştiriyorsa da bundan kimsenin henüz haberi yok.
Öcalan’ın serbest bırakılacağı, ev hapsine alınacağı, hatta hatta kendisine Çankaya’da bir ev tutulduğuna dair iddiaların tamamı bu ‘meslektaşlara’ bir yerlerden üfürülüyor ama üfürükçülerin adresini de ancak bu iddiaları ortaya saçan arkadaşlar açıklarsa öğrenebiliriz. Bizim bilgi alma şeklimiz muhatapları, bilgi sahibi olabilecek kişileri aramak ve sormaktır. Onların bilgi alma şeklini bilemiyoruz!
Diğer yandan, biten barış sürecinin ardından yaşananlar hâlâ çok taze. Bir barış olasılığının “aradı ve dedi ki” kıvamında tesis edilemeyeceğini biliyoruz.
Geçmiş barış süreçlerini de aktif takip etmiş biri olarak şu anda ekranlarda konuşulanları anlamakta güçlük çektiğimi itiraf etmeliyim.
Yazılarımı takip edenler benim bu ‘gazeteci arkadaşların’ iş yapış biçimlerine bakışımı çok iyi biliyor.
Bir gün konuları alt alta toplayıp ortaya attıkları iddialar ve o iddiaların yarattığı bilgi kirliliğini de ele alarak kendilerini bir bir ifşa etmek istemiyor değilim.
Dün Narin cinayetini bulandırdınız, bugün olası bir ‘barış üfürüğünü’ abuk subuk iddialarla vatandaşa sunuyorsunuz.
Oysa barış meselesi sizlerin okur yazarlık düzeyini çok aşar.
Önce Ortadoğu’yu hem dünü hem bugünü ile; onunla da yetinmeyip tüm aktörlerini, Barzani ayağını, PKK’yı, Kürt halkını -sadece Türkiye de yaşayan kısmı ile de değil- geçmişe dönük -yaklaşık 200 yıl- okumanız, milliyetçi aidiyet benliğinden sıyrılarak Öcalan dahil tüm aktörlerin yazdıklarını, çizdiklerini, konuştuklarını biliyor olmanız gerekir.
Bunlar için de iyi bir okur yazarlık en önemli şarttır.
Bu da maalesef sizlerde yok, biliyoruz!
Google’a ‘Kürt meselesi’ yazıp karşınıza çıkan sonuçları okuyup yayına çıkıyorsunuz. Bunu izlerken görüyor ve utanıyorum.
Neyse, sizlere özel bir yazı var aklımda… Şimdilik yakanızı bu kadarla bırakıyorum.
Burada şunu da söylemeliyim; şu anda estirilmeye çalışılan rüzgâra ‘yeni bir barış süreci’ diyemeyiz. Bunu diyebilmemize neden olabilecek tek bir unsur dahi yok elimizde.
Bir saniye bile şüphe duymadan diyorum ki, Türkiye’de Kürtlerle sağlanacak bir barış için çok geç kalındı.
Ortadoğu’da yaşanan yangını da göz........
© T24
visit website