Diğer
26 Kasım 2024
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA) “Gazetecilik ve İfade Özgürlüğü Davaları” başlıklı çalıştayı için İstanbul’daydım hafta sonunda.
Çalıştay salonunda, son günlerin üzerinde konuşulan isimlerinden Ufuk Uras’ı gördüm.
Uras’ın siyasi kimliği biliniyor; Abdullah Öcalan’ın “umut hakkı” kapsamında cezaevinden çıkartılarak, silah bırakıldığını açıklaması çağrısında bulunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşmesi gündemde epeyce tartışıldı.
Fırsatını bulmuşken, program sonunda Bahçeli ile yaptığı görüşmeyle ilgili aklımdaki soruları yönelttim.
Uras’ın sorulara verdiği yanıtlar özetle şöyle:
- Sayın Bahçeli'yle görüştünüz, bu süreç nasıl işledi? Siz mi randevu istediniz yoksa Bahçeli mi davet etti?
Sayın Bahçeli’nin DEM’li vekillerin elini sıkması ve barış çağrısını yapması, Öcalan’la ilgili talebi bana çok önemli geldi. Tarihsel bir çağrı gibi geldi, daha sonra DEM’li yöneticilerin de çağrıya ‘evet’ demesi karşısında bekledim, ne olacak diye bir süre? Bir süre sonra bir af durumu olunca danışmanları vasıtasıyla görüşmek istediğimi söyledim. Sayın Bahçeli de randevu verince gittim.
Bana “Zaten ben sizi takip ediyorum. Bu konudaki bakış açınızı biliyorum dedi. “Bence çok önemli” dedim. “Bu konuda her türlü katkı sunmaya hazırız” derken, o da kendi serüvenini anlattı. “1 Ekim’de Sayın Erdoğan bu meseleyi, yani ‘Türk-Kürt kardeşliği meselesi nasıl formüle edilirse, küresel güçlere bırakmayalım, kendimiz ele alalım’ dedi ama nasıl formüle edelim konusunu kendime sordum” dedi. Bahçeli, “İlk adım olarak DEM grubunda el sıktım, bir vefat varmış, taziye dileklerinde bulundum” dedi. “Ama bizim 50 milletvekilimiz var, AK Parti çoğunlukta, bundan sonrası onların adım atması gerekiyor” dedi, özeti bu.
- Takvim nasıl işledi? Ne zaman randevu talebinde bulundunuz? Ne kadar sürede size yanıt geldi?
Bir hafta içinde ya da birkaç gün içinde yanıt geldi.
- Siz böyle bir pozitif yanıt alabileceğini düşünüyor muydunuz? Sonuç itibariyle Sayın Bahçeli’yle, sizin hayata bakışınız farklı.
E tabii tabii öyle oldu. Daha doğrusu şöyle diyelim; zaten Türkiye’nin farklı renkleri bu konuda mutabakat sağlarsa, ancak ilerleyebilir. Başta, ana muhalefet partisi olarak de dahil olmak üzere ben CHP’nin de gerek Genel Başkanı Özgür Özel gerek Sayın İmamoğlu’nun, bu konudaki tutumlarının da çok pozitif olduğunu görüyorum. O yüzden bunu bir tarihi fırsat olarak değerlendiriyorum. Sizin sorduğunuz sorunun benzerlerini “Bir sosyalist olarak radikal milliyetçi bir insanla niye görüştünüz?” diye dile getirdiklerinde “Tam da bu nedenle görüştüm” diyorum. Öğrencilik dönemini, kantin siyaseti dönemini, ergen siyaseti dönemini aştık. Sadece bize benzerlerle konuşarak zaten bir yere varılamayacağını gördük. Tam da Bahçeli’nin bu sözü söylemesi çok önemli olduğu için bu adımın atılması gerektiğini düşündüm. Türkiye’de hemen hemen her kesimle konuşabilecek insan sayısı da pek kalmadı. Maalesef kutuplaşma nedeniyle sanatçıları bir kenara koyarsak, genellikle her kesimle görüşlerine katılmasam da bir diyalog içerisindeyiz. O yüzden bunun simgesel bir anlamı olduğunu düşünüyorum.
- Sayın Bahçeli’yle tanışıklığınız nasıl?
Biz aynı dönem milletvekilliği yaptık. Bir 10 Kasım töreninde yanımdaydı. Onun da hikâyesi şu; 2007’de Meclis’e girdiğimizde Genelkurmay Başkanlığı, 30 Ağustos resepsiyonu için benim gibi bazı vekillere davetiye yollamamıştı. Ben de “Biz seçilmişiz, bunlar atanmış. Bu ne cüret!” dedim. “Nasıl böyle bir şey yaparsınız?” diye eleştirdim. Öyle çok tören merakım yoktur ama o günden beri bütün 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, Cumhuriyet Bayramı ve 10 Kasım törenlerine özel olarak gittim. Onlardan bir tanesinde Bahçeli’nin yanındaydım. Dedi ki; “Ufuk Bey, bir tane borazan gibi bir şey var bu nedir?” dedi. Ben de “Ya fa notasıdır ya la notasıdır. Ama hepimiz bir notayız. Bir araya gelip bir harmoni sonucunda melodi oluyor” diye düşündüğüm için bugün bir kere daha bunun teyit edildiğini düşünüyorum. Bunun dışında MHP Genel Merkezi’ne ilk gelişim.
- Sayın Bahçeli’den böyle olumlu bir yanıt alacağınızı düşünüyor muydunuz?
Düşündüm, çünkü danışmanları “Çok memnun olur, sizi takip ediyor” dediler. Çünkü ben bu süreçte bütün televizyonlarda bunun ne kadar kıymetli olduğunu, bunun Türkiye açısından tarihsel önemi olduğunun altını çiziyordum. Dolayısıyla ben de “Herhalde bir sorun olmaz” diye düşündüm.
- Hem AKP içinden hem de içinde siyaset yaptığınız sosyalist gruplardan sizin hareketiniz ile ilgili........© T24