Diyabet damgasından kurtulmak

Diğer

22 Nisan 2024

*BMJ 2024; 385 doi: https://doi.org/10.1136/bmj.q890 makalesinden Dr. Şükrü Hatun tarafından çevrilmiştir.

Sizi sessizce yargılayan gözlerin soğuk dikenini hiç hissettiniz mi? Stigma, söylenmemiş sözlerin ağırlığını taşıyan bir terimdir. Oxford Sözlüğü onu düzgün bir şekilde tanımlasa da günlük yaşamdaki yansımaları daha karmaşık ve daha somuttur.

Zıtlıklar açısından zengin bir ülke olan Hindistan'dan geliyorum. Astronotların ve çiftçilerin, teknoloji patronlarının ve sokak satıcılarının ülkesi olan bu topraklar, çoğu zaman kendini asırlık geleneklerin ağlarına dolanmış halde buluyor. Bu geleneklerin içinde damgalanmanın gölgesi büyüktür- "İnsanlar ne der?" anlamına gelen "log kya kahenge?" sorusunun ağırlığı. Benim Hindistan'ımda tip 1 diyabet sadece tıbbi bir terim değil, birçok kişi tarafından hem özel hem de kamusal alanda toplumda bir "kalank" veya "leke" olarak konuşuluyor. Diyabet sözde bir kusur olarak görülüyor ve tip 1 diyabet tip 2'den daha büyük bir damga taşıyor. Sessiz tartışmalara ve kısa süreli bakışlara tahammül etmek çoğu zaman diyabetin kendisi kadar zordur.

Hindistan'da tip 1 diyabeti çevreleyen damgalama çeşitli kültürel ve toplumsal faktörlerden kaynaklanmaktadır. Özellikle çocuklarda insülin enjekte etme fikri, müdahaleci ve alışılmamış olarak algılanmaktadır. "Yeni" veya "yabancı" olarak görülen her şey genellikle direnç ve şüphecilikle karşılaşır. Ayrıca, soy ve aile itibarına yapılan vurgu da önemli bir rol oynamaktadır. Tip 1 diyabet gibi rahatsızlıklar, özellikle çocuklarda ortaya çıktığında, bazen kalıtsal veya ailevi eksikliklerin göstergesi olarak görülmekte, bu da toplumda damgalanma ve utancın devam etmesine yol açmaktadır. Bu bağlamda "kalank", tip 1 diyabetin bir kusur veya normdan sapma işareti olarak köklü toplumsal algısının altını çizmektedir.

Ahmedabd'da, Hindistan'ın kalabalık sokaklarında büyürken, diyabetle yaşamanın, önyargılarla dolu, genellikle komplikasyonlara rağmen alternatif tedaviler ve seçenekler hakkında daha iyi bildiklerine inanan bir kitleyle yüzleşmek anlamına geldiğini erken öğrendim. Peki, bu durum benim gibi insanları nereye götürüyor?

Bu damgalama derin ve sürekli bir şekilde varlığını sürdürürken, diyabetle yaşayan pek çok insanın hikayesi rahatsız edici gerçekleri ortaya koyuyor. Diyabetleri nedeniyle ihmal ve istismara uğrayan çocuk ve gençleri duydum. Damgalama, ailelere çocuklarının gelecekteki ilişki beklentileri ve topluma katkıları hakkında endişeler yükleyerek bunda rol oynuyor.

Damgalama inanç sistemleriyle bağlantılı olabilmekte, sevgi ve ilgiyle yapılan jestler zaman zaman batıl inanç biçimini alabilmektedir. İyi niyetli bireyler, diyabetin "nazar" olarak algılanmasını önlemek için hastaları dini figürlere götürmeyi önermekte ya da diyabeti kötü karmaya veya önceki bir yaşamdan gelen günaha bağlamaktadırlar.

Yanlış bilgilendirme diyabetin damgalanmasını da besliyor. Diyabetin bulaşıcı olduğuna inandıkları için ailesi tarafından "değersiz" bulunarak reddedilen bir çocuktan haber aldım. Ayrıca 4 yaşındaki çocuklarını diyabeti "tersine çevirdiğini" iddia eden bir kampa götüren başka bir aileden de haber aldım. Çocuğa bitki temelli bir diyet uygulandı, günde dört saat yoga yaptırıldı ve........

© T24