Ahmet Özer’in yürüyüşü
Diğer
02 Kasım 2024
Bu başlığı görünce, Ahmet Özer’in hayat yolculuğu ile ilgili bir yazı okumayacağınızı hemen başından söyleyeyim. Ben de herkes kadar onu tanıyorum ve uzaktan, işini iyi yapan, ciddi, dürüst, güngörmüş, sevdiğim Kürt abilerime benzettiğim birisi olarak içimde yer etmişti bugüne kadar. Yine ben de son iki günde sahneye konan, sanıyorum son yılların en büyük skandallarından gibi görünen bir süreç sonunda tutuklanmasını herkes gibi uzaktan izledim. İnsan böyle durumlarda işin siyasi yanlarını, yaşadığı ülkenin tutarsızlıklarını ve kadersizliğini (Boğaziçi Üniversitesi'ni yok edenlerle Ahmet Özer’i hapse atan aynı zihniyet sonuç olarak) düşündüğü kadar, sabahın köründe yatağından polislerce kaldırıldığı andan itibaren bir insan olarak yaşadıklarını, hissettiklerini, kendisinin bildiği kişi ile, savcılık iddianamesinin ona biçtiği “PKK üyesi terörist” damgası arasındaki o korkutucu farka karşı durmak için neler söylediğini, bu ülkede farkındalığı olan, düşünen bir Kürt aydını olarak yaşamanın ağır yükünü düşünüyor.
İşte ben de biraz bu merakla Ahmet Özer’in gözaltına alınış videolarını izledim. Polis arabasına doğru yılların dertlerini yüklenmiş birisi gibi, yere incitmeden basarak Ahmet Türk’e benzer şekilde yürümesi dikkatimi çekti hemen. Hacettepe Merkez Yurdu'ndan, 1980 öncesinden arkadaşım, 1992’de Silvan’da öldürülen Dr. Mehmet Emin Ayhan da böyle yürürdü, Siverekli Dr. Mahmut Ortakaya abim de Diyarbakır sokaklarında böyle yürür hala diye düşündüm arkasından. Böyle durumlarda birçok şey insanın içine oturuyor ve bu zulüm bitse ve esenlik dolu bir ülke kurabilsek diyor.
Bu düşüncelerimi yazınca bir arkadaşım, 2012 yılında kaybettiğimiz ve mezar taşında “Kürtsever Kıymetli Kürt aydını, Mehmet ve Güllü oğlu, Memleketinin aşığı, Gençlerin ve herkesin gönlünde taht kurmuş insan” yazan Sait Bingöl’ün kızı Gülbin Bingöl’ün mesajı geldi beş on dakika sonra. “Babam da böyle yürürdü, zaten Ahmet Türk’e çok benzerdi hal ve tavır olarak. Böyle naiflikleri çok özlüyorum” yazıyordu mesajında. Sait Bingöl, 49’lar davası olarak bilinen davanın sanıklarındandır ve 1965 yılında Devlet Planlama Teşkilatı'nda göreve başlar, 1970 yılında DPT’ de çalışırken, hazırladığı “Doğu ve Güneydoğu” raporunda, Doğu sorununu etnik, kültürel, siyasal sorun olarak tanımladığı için görevine son verilir. O tarihten sonra tekrar devlet kurumlarında hiçbir şekilde çalışmaz, serbest muhasebecilik yapar.
Ben bu şekilde yürüyüşün bir tesadüf olmadığını ve buna, görmüş geçirmiş, zorluklar ve bir halkın acıları ile yoğrulmuş Kürt erkeği yürüyüşü diyesim geliyor diye düşünürken, aradığım ve belki de Ahmet Özer’in yürüyüşünü anlatan tanım Gülbin’in annesinden geldi: “Herkesin yaptığı kötülük bir gün ayağına dolanır; dayan gönlüm dayan,........© T24
visit website