"Çocuklar, hayatta hiç mülkiyet hissim olmadı!"

Diğer

T24 Haftalık Yazarı

07 Nisan 2024

Onu Gülriz Sururi'den okumak ilginç geldi ve elbette keyifli. Yazımın başlığına bir cümle taşıyabildiğim bu yaşanmışlık beni öyle yerlere götürdü ki nasıl geri dönebilirim buralardan; inanın, yolu biliyor olsam da hangi vakit olur onu bilmiyorum.

Günümüzün iyiden iyiye yozlaşan dünyasında biraz biraz geriye gittikçe aslında ilerleyen zamanın bizden ne çok şey alıp yerine pek de bir şey bırakmadığını da anlıyor insan.

Geçen haftaki yazımda "Konforlu bir esaret; mülkiyet" olarak adını koyduğum düşüncelerim; köpeğim Çakıl'ın aramızdaki gönül ilişkisini -bilinçli bir nezaket fakat can alıcı bakışlarla- mülki hislerden ayırmam gerektiği uyarısıyla bir zemin bulmuştu kendine.

İşin aslı benim için bu zemin, bizi gerçekte ne ve nelerin mutlu edeceğini keşfetmek gibi bir şeydi, özgürlüğe atılacak büyük bir adım gibi.

Abdi İpekçi'nin sevgili kızı, Nükhet İpekçi İzet ile bir kahve içimi buluşmamız sırasında kendime kaçacak bir sahil kenarı arıyordum.

Gülmeyin, ne kadar Bodrum'da yaşıyor olsam da buralarda öyle ha deyince kaçacak bir sahil kenarı bulmak hiç kolay değil.

Ama yine de o kıyıya varmış hissettim kendimi...

"O gün Torba Koyu'nun ortasında, öğle sularında üç çift, inanılması güç berraklıktaki denizin içindeki çakılları seyretmeye doyamıyor, yüzüp yüzüp kendimizi kıyıdaki çakılların ve kayrakların üzerine atıyor, her birimiz yaşadığımız saatlerin bağışlanmış saatler olduğu bilinciyle; kendi inancımız doğrultusunda kendi tanrımıza dua ediyorduk.”

Sözlerin sahibi Gülriz Sururi, yazdığı Bir an gelir adlı kitabında Bodrum'u anlattığı........

© T24